D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Kimlik Siyaseti ve “Çözüm Süreci”

Kimlik Siyaseti ve “Çözüm Süreci”

Doğru veya yanlış Türkiye bir “çözüm süreci” yaşamalıydı. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu çoğu zaman uygulamada ortaya çıkar. Nitekim öyle oldu. 

Böyle bir süreci başlatmak cesaret isterdi, bu cesaret gösterildi. Baştan beri bu süreci tek taraflı olarak gördüm. Hükümet-Devlet yeni bir dil oluşturmak istiyor, farklı bir üslupla meseleye yaklaşmayı deniyor, diye düşündüm. Çözümün diğer tarafı konusunda hiçbir zaman iyimser olmadım. Zaten bu taraf çok açık da belli değildi. Terör örgütü sürecin hem tarafı, hem değildi. Taraf olabilir miydi? Bugün üzerinde durduğumuz nokta, olamayacağı kanaatini pekiştirdi. 

Demokratik bir ülkede böyle cesur siyaset takip etmek, risklerine katlanmayı gerektirir. Süreci başlatan hükümet bu riskleri göğüsledi. Elbette beklenti, tahminler olan değildi. Ak Parti yönetiminin, hele de partinin Kürt kökenli milletvekillerinin fikri şuydu: Kültürel hakların verilmesi istismarı ortadan kaldıracak. PKK ve onun uzantılarını bitirecek ve AK Parti’ye yöneliş artacak...

Hürriyetlerin genişletilmesi, bölgede sıkıyönetimin, olağanüstü halin kaldırılması, dil serbestliği, kimlik serbestliği ve daha ötesi bir nevi özerk yönetim olan belediyeler ile ilgili düzenlemeler...

Bölgenin değişimi yönünde atılan bu adımların bölge halkında bir karşılığı olacağını düşünmekten daha tabii bir şey olamaz. 

Peki, hükümetin bu hamleleri karşılığını buldu mu? 

Bu sorunun cevabı “evet” değildir!

Hatta, Van’da feci bir deprem oldu. İl merkezi ve bazı ilçe merkezleri ciddi tahribata uğradı. Deprem sonrası Kürtçü belediyeciliğin iflas ettiği görüldü. Vatandaşa ekmek dağıtan belediyecilerin “ekmeği Kürtçe istersen veririm” dediği görüldü...

Hükümet daha önce hiç bir depremden sonra görülmemiş bir hızla Van merkezini ve belli başlı ilçeleri imar etti. Büyük harcamalarla yeni şehirler kuruldu. 

Umulurdu ki, bu hizmet karşılık bulsun...

“Neden böyle oldu?” sorusunun cevabının verilmesi gerekiyor. 

Bugün bölgede şiddetli bir kimlik siyaseti yürütülüyor. Oylar, tercihler kimlik üzerinden ifade ediliyor. Kimlik seçilecekse, hürriyet de, hizmet de sonucu değiştirmez, bölgede seçim sonuçlarının gösterdiği bu...

Çözüm süreci ile hükümet devletin 80 yıllık ideolojik kimlik siyasetini bir kenara bıraktı, iyi de etti. Çünkü dayatılan bu kimlik kapsayıcı değildi. İdeolojik “Türk” kavramı, bu toprağın bin yıldır muhtevasını belirleyen bir kavram değildi. Hükümet çözüm süreciyle ideolojik Türk kavramından vazgeçerken, bu ülkenin bütününü ifade eden bir kavram üzerinden konuşmalıydı. Bu yapılmayınca, bölgedeki kimlik siyaseti tavan yaptı. Vatandaş etnik Türk dayatması yerine etnik Kürt dayatması ile karşı karşıya kaldı. Bu ülkede Türk realitesinin yeri ayrıdır, Kürt realitesinin ayrı. Türk realitesini ihmal etmek, Kürt realitesini doğru değerlendirmemeye yol açtı. 

Çözüm süreci bu ülke için ortak ve etniklikle açıklanamayacak olan Türk kimliğinin yok sayılması olarak yorumlandı. İslâma, “ümmet”e yapılan atıfların İslâm dünyasının siyaseten bölünmüşlüğünün kangrenleştiği bir dönümde somut bir hedeften yoksun olduğu fark edilemedi. Güçlü bir otorite yoksa ümmete yapılacak atıflar ferdi çerçeveyi aşamaz. Eğer elimizdekinin kadrini bilemezsek, ümmete yaptığımız atıfların da varacağı bir yer yoktur. Türkiye’deki Müslümanlar bir bütün olarak varlıklarını ifade edemiyorlarsa, ümmet de siyaseten bütün olarak tanımlanamaz. 

Bu sonucu doğru okumak için bölge ile ilgili seçim sonuçlarına bakmak yeter. İşte Diyarbakır, AK Parti, çözüm sürecinden önce, 2011’de Diyarbakır’dan 230 bin oy almış... Süreçten sonraki seçimde, yani 7 Haziran’da oylar 116 bine düşmüş. Süreç rafa kalktıktan sonra yapılan 1 Kasım seçiminde ise 169 bin olmuş. Yani süreç öncesi oyların bir hayli gerisinde kalınmış...

Türkiye asimilasyoncu siyaseti terk etmekle doğru olanı yaptı fakat entegrasyoncu (bütünleyici) siyaset üretemedi. Entegrasyoncu/bütünleyici siyaset için zaman geçmiş değil. Hükümet bu siyaseti devreye sokmalı ve etnik kimlik siyasetini fiilen de reddetmeli, hatta etnik siyaset takip edilmemesi yönünde tedbirler almalı. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi