Müslümanlar!.. Bid’atçilere Uymayınız...
MÜSLÜMANLARIN, din işlerinde cumhur-i ulemaya (din âlimlerinin büyük çoğunluğuna) tâbi ve bağlı olması gerekir. Mü’minlerin, bu büyük çoğunluğu bırakıp da birtakım aşırı, bid’atçi, mason, reformcu, aktivist, maceraperest, taqiyyeci, aldatan, fasık facir şahısların peşlerine düşmeleri, onları rehber ve önder kabul etmeleri büyük zararlara, hezimetlere, facialara sebep olur.
İslâm’da esas olan Şeriattır, zahir hükümleridir.
Şeriatın yanında dinimizin tasavvuf boyutu vardır. Şeriata, zahire aykırı olmamak şartıyla bu boyut da lazımdır.
Peygamberimiz, Ümmetinin gelecekte yetmiş üç fırkaya (parçaya) ayrılacağını haber vermiştir. İstikbale ait bu haber bir mucizedir. Buyurmuşlardır ki: “Biri dışında bunlar cehennemliktir”. Ashab-ı kiram sormuşlar: Kurtulacak olan Fırka-i Naciye (Kurtulacak grup) hangisidir?.. “Benim ve Ashabımın yolundan gidenler” (Yani, İslâm’ı benim ve Ashab-ı güzinimin anladığı ve uyguladığı şekilde anlayıp uygulayanlar) cevabını vermişlerdir.
Cumhur-i ulemanın anladığı, anlattığı, uyguladığı İslâm Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığıdır. Kur’ân’a, Sünnete uygun olan işte bu İslâm’dır. Onda ifrat ve tefrit yoktur.
İmdi bu geniş, mutedil yolu bırakıp da birtakım aşırıların, reformcuların, Farmasonların, bid’atçilerin, şu veya bu konuda sapıtmışların, aşırılığa düşmüşlerin peşinden gitmek hiçbir akıllı, mantıklı, vicdanlı Müslümana yakışmaz.
Bazıları tutturmuşlar, şu Farmason, taqiyyeci, ihtilalci, aktivist Cemaleddin Efganî’yi kurtuluş rehberi, büyük İslâm önderi olarak gösteriyorlar. Ne kadar büyük yanlışlık.
Bunca allâme, büyük ulema, kâmil mürşid, Ehl-i Sünnet büyüğü varken böyle bir adamın peşine düşülür mü?
Hazret bir kere şuurlu ve samimî bir masondur. Masonlukla Müslümanlık bağdaşır mı?
İkincisi: Şiî olduğu halde, Müslümanları aldatmak için kendisini Sünnî olarak göstermiştir.
Peygamberimiz “Bizi aldatan bizden değildir” buyurmuşlardır.
Bu adam, Blunt adındaki İngiliz ajanıyla birlikte, Müslümanların halifesi, Osmanlıların padişahı Sultan Abdülhamid-i Sanî hazretlerini tahttan indirmek için entrikalar çevirmiştir.
Kahire’de oturduğu zaman, Yahudi mahallesinde bir evde ikamet etmiştir.
İranlı olduğu halde kendisini Afganistanlı olarak göstermiştir.
Bağlılarından biri İran Şahı Nasırüddin’i öldürmüştür.
Ehl-i Sünnet uleması onun aleyhinde nice kitaplar ve makaleler kaleme almıştır.
İslâm tarihinde ve dünyasında adam kalmadı da bu karışık ve bulaşık zatın peşinden mi gideceğiz?
Kahraman arıyorsak işte Şeyh Şamil.
Alim arıyorsak işte İmamı Gazalî ve benzerleri.
Mürşid arıyorsak işte Abdülkadir Geylanî, Ahmed er-Rufaî, Şah Muhammed Bahaüddin Nakşbend, İmamı Rabbani.
Âdil ve örnek devlet reisi arıyorsak işte Selahaddin Eyyubî.
Muhammed Abduh ve Reşid Rıza da Efganî gibi bozuk ve şaibeli kimselerdir.
Türkiye’de son kırk yıl içinde Arap dünyasına, Hint-Pakistan yarımadasına mensup aktivist kimseler Müslümanlara örnek, kılavuz, reis olarak gösterilmiştir.
Bu yüzden milyonlarca Müslümanın kafası karışmıştır.
Nice kimse sapıtmıştır.
Bugün Türkiye’de din ayağa düşmüştür. Elifi görseler mertek sanacak nice zır cahil dinî konularda, mangalda kül bırakmamacasına tartışıyor.
Önüne gelen ictihad yapıyor.
Al eline bir meal veya tercüme. Onun yanında bir de hadîs külliyatı ve bu ikisine bakarak kendi kafandan din hükmü çıkart... Bu ne büyük haddini bilmezlik ve saygısızlıktır. Bu çığır Efganî’nin açtığı bir çığırdır.
Merhum Mehmed Akif Efganî’yi övmüş... Olabilir. Akif masum (günahsız, hatasız) bir kimse değildir. Davulun sesi uzaktan hoş gelir, bilmiyormuş, aldanmış... Bugünkü araştırmaları okumuş, yeni bilgilere ulaşmış olsaydı övmeyecekti...
Aktivist İslâmcıların anlamadığı bir temel gerçek var: Peygamber aleyhissalatü vesselam “Siz ne halde iseniz, öyle idare edilirsiniz” buyurmuşlardır. Demek ki, terör ile, sadece savaşarak, şiddete baş vurarak kurtulamayız. Kurtulmanın temel şartı kendimizi ıslah etmek, hayatımızı Kur’ân’a ve Sünnete göre tanzim etmek, vasıfsız Müslüman statüsünden, vasıflı ve olgun Müslüman statüsüne geçmektir. Herkesin böyle mi olması lazımdır? Hayır, YETERLİ miktarda Müslümanın vasıflı, güçlü, üstün, müttehid (birlik halinde), (İmam-ı zamana) biatli olması gerekir.
Sevgili din kardeşlerim:
Ehl-i Sünnet caddesinden ayrılmayalım.
Müctehidlik taslamayalım.
Kur’an’dan ve hadîslerden kendi kafamıza göre hükümler çıkartmayalım.
Dinî konularda tartışmayalım.
İlmihal ve İslâm ahlâkı kitaplarını okuyalım ve onlardaki bilgileri hayata geçirelim.
İyi Müslüman, iyi insan, iyi vatandaş olmak için çalışalım.
Bid’atçilere kulak asmayalım Dine hizmet edelim, dini istismar ve istihdam etmeyelim (din sömürücülüğü yapmayalım).
Dünya tuzaklarına düşmeyelim, ahirete yönelik olalım.