Laiklik Laikçilik Sekülerlik
TÜRKİYE’de laiklik hiç olmamıştır, hep laikçilik zorbalığı ve holiganlığı olmuştur.
Laikçiler, din ile devleti, din ile hayatı birbirinden ayırmak için çoğunluğun, yerli halkın insan haklarını çiğnemişler, hukukun ve adaletin sınırlarını aşmışlar, icabında rejim terörü ile süngü zoruyla asmışlar, kesmişler, sindirmişlerdir.
İnsanların en temel hakları ve hürriyetleri din, inanç, ibadet etmek, çocuklarına din eğitimi vermek, inandığı gibi yaşamak serbestliğidir. Türkiye’de bu haklar uzun yıllar boyunca şiddetle, terörle, zorbalıkla ayaklar altına alınmıştır.
Dinsiz egemenler bir ara İslam’ı kazımayı, tamamen ortadan kaldırmayı planlamışlardı. Bunu yapamayınca Müslüman halkı sekülerleştirmek, dinin içine boşaltmak, İslam’ı mihraptan yıkmak metodunu seçtiler ve bu yolda sinsi veya açık faaliyetlerini devam ettiriyorlar.
Laiklik ile laikçilik arasında büyük farklar vardır.
Laiklik ile sekülerlik eş anlamlı değildir, onların arasında da farklar vardır.
İslam dini ne laiklikle, ne laikçilikle, ne de sekülerlikle bağdaşır
Ne laiklik, ne laikçilik, ne de sekülerlik evrensel bir insan hakları değeri değildir.
İnsan hakları, hürriyetleri, haysiyetleri ile ilgili beyanname, sözleşme ve metinlerde böyle bir kavram yoktur. Aksine, din inanç ibadet inancına göre yaşamak hürriyeti hepsinde zikr edilmiştir.
Laiklik olmadan demokrasi olmaz, laiklik olmadan cumhuriyet olmaz sözleri ve iddiaları yalandır, safsatadır, aldatmacadır.
Din çok büyük bir güç olduğuna göre din ile devletin barışık olmaları, işbirliği yapmaları gerekir.
Benim bildiğim Avrupa’da, anayasasında laiklik yazan sadece iki devlet vardır, Fransa ve Portekiz.
Demokraside, insan haklarına bağlılık ve riayette dünya birincisi olan İngiltere’de din devlet birliği vardır.
Almanya’da Hıristiyan Demokrat Birliği adında büyük ve güçlü bir parti bulunmaktadır.
Bizde laikliği bu kadar abartan ve çığırından çıkartanlar Müslümanlar değildir, Türkler veya Kürtler de değildir. Laikliğin mimarı Kripto Yahudiler ve bilhassa Dönmelerdir.
İtalya’da nasıl Vatikan ve Papa varsa, Türkiye’de de Halife ve Hilafet olması gerekir.
Egemen azınlıkların menfaati, vesayet sistemi, saltanat ve hakimiyeti için; Müslüman çoğunluğun temel din, inanç, ibadet, dinine uygun bir hayat sürmek, çocuklarına din eğitimi vermek hakları asla çiğnenmemeli, ayaklar altına alınmamalıdır.
Laikliği ayakta tutmak için Müslüman halkın cahil bırakılması büyük bir zulümdür, faşizmdir.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra okullara konulan mecburî din dersleri faşistlerin bir aldatmacasından ibarettir.
Başında Paşa resmi, Paşa Beyannamesi bulunan, Besmele bulunmayan kitaplarla din eğitimi ve kültürü verilemez.
Egemen azınlıklar, Kriptolar Kur’an, Sünnet, Cemaat, icmâ İslamlığının içini boşaltıp; yerine ajanları ve işbirlikçileri vasıtasıyla Fazlurrahman İslamlığını getirmek istiyor. Bu, çok büyük bir küfürdür, zulümdür, çoğunluğa hıyanettir.
Türkiye din ve devlet kavgasını bitirip, iki büyük gücün ülke halk devlet için hayırlı hizmetler yapmasını sağlayamazsa ayakta duramayacaktır.