Kültürün Siyaseti!
64. Hükümet güvenoyu aldı... Meclis çoğunluğuna sahip bir partinin hükümet programı için başka bir sonuç düşünülemezdi.
İktidar partisi güçlü bir kültürel manevî zeminden destek alarak ilk 2002’de seçimi kazandı. Aradan 13 sene geçti. Bu süre içinde kurulan AK Parti hükümetlerinin programlarında kültürel alanla ilgili basmakalıp, yuvarlak lâflarla yetinildi. Bir sene önceki (2014) ilk Ahmed Davutoğlu hükümetinin programında, kültürel alanla ilgili bir buçuk sayfalık bir metin yer alıyordu. Başlık olarak “Medeniyet ve kültür” seçilmişti.
“Kültür, toplumsal kimliğimizin en önemli unsurudur. Sadece insan hayatına etki eden değil, insanı inşa eden bir alandır. Kültür, bizi birbirimize olduğu kadar, geçmişimizi bugüne ve bugünümüzü de geleceğe bağlayan en önemli bağdır. Güçlü bir toplum; güçlü düşünceler, işler, ürünler ve değerler demektir. Değerleri olmayan, geleneği bulunmayan, geleneğini gününe taşıyıp yeniden üretemeyen bir toplum dünyaya söz söyleyemez, geleceğe anlam katamaz.”
Bu parlak girizgâhdan sonra, AK Parti döneminde yapılanlar şöyle sıralanıyor: Yazma ve basma eserlerin dijitalleştirilmesi, yurt dışına kaçırılan eserlerin getirilmesi, kültür varlıklarımızın restorasyonu, müzeciliğin geliştirilmesi, 38 ülkede Yunus Emre kültür merkezlerinin açılması, 4 bin vakıf eserinin onarılması…
“2023 hedefimiz, devletin, sivil toplumun kültürel çalışma ve gelişimine destek sağlaması, aynı zamanda kültürel faaliyetlerin toplumsal birliği güçlendirmek ve yeni bir uygarlık sentezi oluşturmak yönünde rol oynamasına öncelik vermektir.”
Bu anahtar bir cümle olarak değerlendirilebilir. Devletin 1930’larda oluşturduğu kültür siyaseti bugün de geçerliliğini korumaktadır. Kültür Bakanlığı halen de tek partinin kültür siyasetinin uygulayıcısı konumundadır. Bunu değiştirmek, güçlü bir kültür siyaseti oluşturmakla mümkündür. Fakat bunun için bugüne kadar hiç bir müessir adım atılmamıştır. Zaman zaman bakanlar ve müsteşarlar nezdinde kültür siyaseti tesbiti için geniş katılımlı bir kültür şurası toplanması tekliflerimize karşılık alamadığımızı kayda geçirmek durumundayız.
Kültür Bakanlığı, tek parti kültür siyasetini sürdürürken, sivil kurumlara alan açma konusunda hiç bir ciddi adım da atılmamıştır. Burada mahalli idarelere kaynak aktararak festivaller düzenlenmesi dışında bir uygulama ile karşılaşılmamaktadır.
Türkiye Yazarlar Birliği gibi köklü bir kuruluş, bugüne kadar yurt içinde ve yurt dışında yaptığı kültürel faaliyetlerle kendini kabul ettirmişken, AK Parti hükümetleri döneminde Kültür Bakanlığı’ndan herhangi bir destek alamamıştır.
Kültürel alanda bir şey yapılamayacağı yönündeki ümitsizlik, son dönem kültür bakanlarını, müsteşarlarını ziyaret etmek isteksizliğine yol açmıştır.
Yeni hükümet programında “kültür ve sanat” başlığı altında 93 sayfa içinde 4 sayfalık bir bölüm yer almakadır. (Neredeyse yüzde yüz artıştan söz etmek mümkün!)
Bu programdaki ifadelerden ümitlenmeli miyiz? “64. Hükûmet döneminde kültür ve sanat alanının, idari örgütlenmesini yeniden ele alacağız. Kültürün esas olarak sivil toplum inisiyatifinden beslendiğinin ve yeniden üretildiğinin bilincinde olarak, sivil toplumun kültür ve sanat faaliyetlerine aktif olarak katılabileceği mekanizmaları artıracağız.”
Bu sözler ancak güçlü bir irade ile desteklenirse sonuca ulaşır. Belki ilk adım, kültür ve turizm bakanlıklarını ayırmaktır. Bu yapıldıktan sonra Kültür Bakanlığı gönüllü kuruluşların alanı genişletilerek yeniden kurulabilir.
Bu mümkün müdür?
Ümit yegâne gıdamız, bekleyelim, göreceğiz....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.