Allah’ın Sıfatlarını Kabul Etmeyen Mutezile Fırkası
SABATAY SİLAHİYAT fakültelerinden birinde okuyan iki muhterem gençle bir vesile ile tanıştım. Diğeriyle birlikte yedi kişilik bir grup halinde bir Arap çayhanesinde keşkül-i fukara yedik, çay içtik, sohbet ettik.
Bendeniz, ne kadar genç olurlarsa olsun, kendilerine soru yönelttiğim kimselerden önce izin alıyorum. İlahiyatçılardan da izin aldım ve sordum: Bana Allahın on dört sıfatını sayar mısınız? Üçüncü sınıfta okuyorlarmış, ilk sorduğum genç bilemedi, ikincisi bildi.
İlahiyatın üçüncü sınıfında okuyan bir gencin, eskiden Osmanlı ibtidaî mekteplerinde okutulan ve ezberletilen, zaruriyat-ı islamiyeden olan temel bir ilmihal bilgisini bilmemesi büyük bir noksanlıktır. Acaba bu bilgisizlik fakülte müfredatının eksikliği midir, yoksa işin içinde kasıt var mıdır? Daha açık konuşayım: Bazı İlahiyat fakültelerinde kasıtlı olarak bazı temel din bilgileri verilmiyor mu, meselâ Ehl-i Sünnet itikadında yeri olan Allahın on dört sıfatı öğretilmiyor mu?
Şunu bilmek için İlm-i Kelam alimi olmaya lüzum yoktur: Bâtıl dalâlet fırkalarından biri olan Mutezile mezhebi Allahın sıfatlarını kabul etmez ve Ehl-i Sünnete sapık der.
1952-56 yıllarında Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesinde (Eski meşhur Mülkiye Mektebi’nin devamı) okuyordum. Din kültürüne çok meraklı olduğum için Mülkiye’nin çok yakınındaki İlahiyat fakültesine de arada gider gelirdim. İkisi de yabancı olan iki profesörle görüşür, onları evlerinde de ziyaret ederdim. Bunlardan biri Tâvit et-Tancî isimli bir Mağribli, diğeri Bosnalı Muhammed Tayyib Okiç beyler idi.
Önce ikincisinden başlayayım: Sıhhıye’de ilk İz sokağında küçük bir evde otururdu. Beş vakit namaz kılan, Ehl-i Sünnet mezhebine bağlı, Arapçası ve Fransızcası çok kuvvetli âlim ve mütedeyyin bir zattı. Hadîs profesörü idi. (Duyduğuma göre İlahiyat profesörleri içinde beş vakit namaz kılan bir o imiş…)
İkincisi Tancî bey, daha sonra anlayıp idrak ettiğim üzere Mutezile fırkasından idi. İslam dünyasında hemen hemen ölmüş olan bu bid’at fırkasını canlandırmış, kelime ağır olmayacaksa hortlatmıştı. Bugün İmam-Hatip mekteplerinde, İlahiyat fakültelerinde, sinsi fakat yaygın şekilde faaliyet gösteren, Ehl-i Sünnetin yerine Mutezileyi getirmek isteyen cereyanının öncülüğünü bir bakıma bu zat yapmıştır.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olurmuş. Bu zatın kahvesini ve çayını içtim, aleyhinde konuşmak istemem ama iş din meselesi, Ehl-i Sünnet meselesi olunca, çok ılımlı ve insaflı olarak konuşmak zorundayım.
Bugün ülkemizde adı konmamış, sinsice yayılan ve güçlenen, taqiyye ve kitman yapan güçlü bir Mutezile cereyanı vardır.
Mutezile bilhassa bazı inanç konularında Ehl-i Sünnete karşıdır. Allahın sıfatları da bu konulardan biridir. Bazı İmam-Hatiplerde ve İlahiyatlarda Allahın sıfatlarının, kabir ahvalinin öğretilmemesi, nice sahih hadisin reddedilmesi Mutezile fırkası elemanlarının marifetidir.
Mutezile fırkasında, Şia’da olduğu gibi taqiyye ve kitman var mıdır, bu konuda bilgim yok; lakin bizdekiler, şiîlerden fazla taqiyye ve kitman yapmaktadır.
Buna hakları yoktur. Ehl-i Sünnet mensubu çocuklarımızı, gençlerimizi saptırmaya hakları yoktur.
Ders kürsüsüne çıkınca, göğsünü gere gere çocuklar ben Mutezile mensubuyum diyecek ve öyle ders verecektir. İslamî dürüstlük ve istikamet bunu gerektirir.
Ehl-i Sünnet ile Mutezile fırkası, ikisini bir kazanda kırk yıl kaynatsanız bile bağdaşmaz ve uyuşmaz.
Ehl-i Sünnet Kur’anın, Sünnetin gerçek yorumudur.
Ehl-i Sünnet, Fırka-i Nâciyedir.
Ehl-i Sünnet Cadde-i Kübradır.
Ehl-i Sünnet Sevad-ı Âzamdır.
Bir İlahiyatçı, mütevâtir ve sahih hadisleri inkar ediyorsa onun Mutezile olması ihtimali büyüktür.
Bütün İmam-Hatip ve İlahiyat öğrencilerine Ehl-i Sünnet akadi, ilmihali, usûl-i fıkhı, usul-i tefsiri, usul-i hadisi okutulmalıdır. Onlara Ehl-i Sünnet bilinci ve hassasiyeti aşılanmalıdır. .
Bu yapılmazsa BOP’un ılımlı ve light İslamın ekmeğine yağ sürülür, dinin içi boşaltılar, Mutezileden Fazlurrahmancılığa geçilir, Müslümanlar sekülarize ediler (dinden kopartılır) ve Ümmet çöker.
Allah Müslümanlara akıl fikir basiret nasip etsin.
(Kur’an, Sünnet, Şeriat, Cumhur-i ulema, Sevad-ı Âzam dairesinde bulunan, Cadde-i Kübra’da yürüyen, Selef-i Sâlihînini öğrettiği İslama bağlı olan her Sünnî Müslüman ezberlesin: ALLAHIN on dört sıfatı şunlardır: Vücud…. Kıdem… Beqa… Kıyam binefsihi… Muhalefetün lil-havadis… Vahdaniyet… Bu altı sıfat zâtî sıfatlardır. Şu diğer sekizi sübutî sıfatlardır: Hayat… İlim… Sem’… Basar…. İrade… Kudret… Kelam… Tekvin… Bunların doğru mânaları icazetli ulemanın ve fukahanın muteber ve güvenilir kitaplarından okunup öğrenilmelidir…
ÇOK ÖNEMLİ UYARI: Tek Hak din olan İslam’ın içinde, Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) haber verdiği üzere yetmiş küsur bozuk fırka türemiştir. Dinimizi onların kitaplarından öğrenirsek yanarız. Az olsun, öz olsun, doğru olsun; dinimizi ehliyetli, liyakatli, icazetli Sünnî ulemanın kitaplarından öğrenelim; ana caddenin dışındaki bozuk ve çıkmaz patikalara sapmayalım. Uyanık Müslüman olalım. Kur’an ve Sünnet Müslümanı olalım. Cemaat Müslümanı olalım. Dinin içini boşaltmak isteyen taqiyyeci ve kitmancıların tuzaklarına düşmeyelim.)