Yol tamam da yolculuk nereye?
Bir zamanlar "önce kendi ayaklarının üzerinde durmalısın" lafının popülaritesi tavan yapmıştı.
Neden?
Çünkü hayat bir yürüyüştü.
Ve bir yerlere yaslanmadan, kendi kararlarına dayanarak yürümeye başlamanın ilk adımı buydu.
Fakat 2001 Krizi bu lafın iktisadi anlamına ağır bir darbe vurdu.
Gençleri geçtim, yaşı kırklarına varmış insanlar bile anne baba ocağına geri dönerek; dostlar birbirine destek çıkıp borçlanarak krizi atlatma yolları aradılar.
80'lerin, 90'ların bireyciliği bitmiş, top- lumsalın belirleyiciliği yeniden kendini göstermeye başlamıştı.
Sözün kişisel özgürlüğe dair yüzeysel çağrışımlarının alıcısı kalmamıştı.
Hatırlıyorum, bir yazımda şöyle sormuştum: Üç karışlık kariyer zemininde ayaklarımızın üzerinde durmak için kim bilir kaç kişiyi ittik, düşürdük?
Yıllar geçti.
2000'lerin ilk on yılından sonra ağır ağır anladık ki...
Ayaklarımızın üzerinde durmak pek de marifet değildi.
Ya bastığımız yer neresiydi?
Sağlam mıydı?
Daha önemlisi, doğru yer miydi?
O zeminden kalkarak hayat yolunda yürümeye değer miydi?
Bu sorulara cevap aradığımız her seferinde tadımız kaçtı tabii. Böyle "arıza çıkaran" soruları başımızdan kovacak türlü çeşitli sarhoşlukları tercih ettik.
Hatta güncel politikayla öyle ilgilenir olduk ki...
Adına "hayat" dediğimiz şeyin artık bütünüyle "iş hayatı" ve "geçim derdi"nden ibaret hale geldiği gerçeğini unuttuk.
Bakıyorum...
Bugünlerin gözde kelimesi de "yolculuk" olup çıkmış.
Özellikle sosyal medyada herkes birbirini alkışlıyor...
Yola çıktın ya, işte bu güzel!
Yoldasın ya, aslolan zaten yolculuk!
Güzel sözler bunlar, o yüzden de tekrarlandıkça doğru oldukları duygusu yaratıyorlar.
Tamam da...
Nereye bu gidiş? Yolculuk ne için?
İnsan kendine bir an için bile dönüp bunları sormaz mı?
Hayır! Sormuyorlar.
Ve böylece yolculuk niyetleri ve hedefleri hakkındaki zihin bulanıklığının üzerini örtüyorlar.
O örtünün altına da garip mistik akımlar, otoriter modern cemaatler, çakma sufiliklersaklanıyor.
Menzili bilmeyen ama "yolcu" olduğunu iddia eden her sosyal kesimden sayısız insan...
Bakalım daha neler göreceğiz?
(NOT: Dümdüz bir eleştiri saymayın bu yazdıklarımı. Bir sorgulama bu... Çevremde, orada burada gözlemlediklerimi bazen içimden, bazen sizinle paylaşarak sorguluyorum.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.