Ergenekon ve askerler
Ergenekon davası, gideceği yere kadar gidemese bile, yüzyılın davasıdır. Cumhuriyet'in ilk nesli, "Güneş ufuktan şimdi doğar" heyecanında tabii ki samimiydi. Ama asıl heyecan, Cumhuriyet'i demokrasiyle taçlandırdığımızda duyulacaktır. Ergenekon davası, asırlık ezberleri bozduğunda -ki artık buna kimse mani olamaz- Cumhuriyet, demokrasi düzlüğüne çıkacaktır.
Ergenekon çetesi, hukukun dışında, devletin içinde, devletin bazı unsurlarının himaye ve yönlendirmesiyle oluşmuş, çalışmış bir suç örgütüdür. Tutuklu sanıkların bu örgütle bağlantıları için tabii ki mahkemenin kararı beklenecektir. Bu karar Ergenekon yapılanmasını hangi boyutlarıyla ortaya çıkaracaktır, bilmiyoruz/bilemiyoruz. Ama bilinen bir şey var. Silahlı Kuvvetler'in bir jandarma komutanı, bir yüzbaşısı, basının bilinen yazarları, akademi dünyasının önde insanları hâlâ faili meçhul cinayetlerin listesindedir. Bir devlet için başka hiçbir ayıp olmasa bile, bu cinayetleri aydınlatamamış olması, katillerini cezalandıramamış olması, ayıp olarak yeter. Bir de şu var; bir devlet ya devlettir, ya da başka bir şeydir. Adaleti olmayan devlet, devlet hiç değildir... Ergenekon davası henüz mahkeme safhasına gelmediği halde, Silahlı Kuvvetler'in emekli orgenerallerinin ve muvazzaf teğmenlerinin tutuklu olmaları, kurum olarak ordunun bu işin neresinde olduğu sorusunu hep canlı tutuyor.
TSK'nın, kurum olarak Ergenekon'la bağlantısı nedir?
Bu sorunun cevabını ararken, toplumun makul çoğunluğu, milletin gözbebeği bir kurumu, koruma içgüdüsüyle davranıyor. Zira darbelerin varlığına, 28 Şubat'lara, e-muhtıralara rağmen sadece kafa göz yarmadan, heyelana sebep olup temelleri kaydırmadan, demokrasinin sağlam zeminlerine doğru ilerlemenin doğru olduğuna inanılıyor.
Bu sağduyulu davranışın, bu ferasetin cesaret verici bir dayanağı da oldu. TSK, emekli orgenerallerin ve teğmenlerin tutuklanmasına karşı çıkmadı. Yeni Genelkurmay Başkanı, hapishane ziyaretlerini, ısrarla insanî duygularla açıkladı ve yine ısrarla bu davranışın arkasında başka bir şey aranmamasının ve yargıya olan güvenlerinin altını çizdi.
Madem Ergenekon davası, Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki engellerin hızla kaldırılması için iyi bir fırsat olacak, bunu TSK'nın da samimi olarak benimsediğine inanmak istiyoruz. Zira Sayın Genelkurmay Başkanı da, Atatürk'ün çağdaşlaşma hedefinin en büyük aracı olarak demokratikleşmeyi gördüklerini söylüyor. Biz de hüsnüzanla, "Devlet, bütün anayasal kurumlarıyla; her türlü hukuk dışı yapılanmadan kurtulmak istiyor." diyoruz. Bu kabulle, "Genelkurmay Başkanlığı da, Silahlı Kuvvetler'in imajını demokrasiye yakışır bir sağlamlığa kavuşturmak için Ergenekon davasını bir fırsat olarak görüyor" diye düşünüyoruz.
Düşünüyoruz, çünkü Ergenekon davasına bulaşan karakterlerin, Türk Ordusu'nun mümtaz komutanlarında olması gereken vasıflardan uzaklaştıklarını görüyoruz. TSK komuta kademesinin, bu insanları tasvip etmelerinin mümkün olmadığına, kurumun yanlışa batanlardan temizlenmesi için gerekenin yapıldığına inanıyoruz.
Bir önemli husus da şu: TSK, bünyesini temizlerken, bundan böyle hukuk dışına çıkmak isteyecek olanların da bütün cesaretini kırmış oluyor. Hukuksuzluk, yolsuzluk için acımasız olunacağını ilan ediyor. Toplum bu tavrı sonuna kadar destekleyecektir. Zira umumî kanaat şudur: Bu millet Silahlı Kuvvetler mensuplarına her türlü imkânı veriyor. Halkın içinden gelip en yüksek rütbelere kadar çıkıyorlar. Millet hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor. O halde bazılarının derdi nedir?
Ancak, hüsnüzannımızı bulandıran bir endişe var: Acaba, Silahlı Kuvvetler bünyesinde, hukuk dışı yapılara ve davranışlara karşı net tavır konulurken, "siyaset" yeniden tanımlanıp, millet iradesine müdahale niyeti devam edecek midir?
Bu konuda da netliğe ihtiyacımız var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.