BÜYÜK ERMENİSTAN
İNTERNETTEN /Greater Armenia/ kelimeleriyle arayınız, görsellere basınız, karşınıza bir yığın harita çıkacaktır; Büyük Ermenistan hayalini kuranların Türkiyeden istedikleri topraklar hangileridir, öğreniniz.
Bu konuda hiçbir Müslümanın gaflete düşme, ilgilenmeme, bana ne, benim şu anda başka işlerim var deme hakkı ve tercihi yoktur.
Emperyalist Ermeniler, Türkiyeden, bugünkü Ermenistanın beş misli toprak istiyor.
Otuz yıldan beri devam eden ve her geçen gün şiddetlenen PKK terörü bir Kürt terörü müdür? Öyle sananlar çok aldanıyor. PKK hareketi bir Kripto Ermeni ve Siyonist hareketidir.
Emperyalist Ermenilerin bizden istedikleri topraklar kimindir? Bizim mi, onların mı?
Ortada bir realite vardır. Allah bu toprakları bize vermiştir. Nasıl vermiştir? Emanet olarak vermiştir. Mülk Allahındır, dilediğine verir, dilediğinden alır, kimini aziz, kimini zelil kılar.
Allah emaneti niçin alır?.. Ona hıyanet edilirse geri alır.
Ülkemizde yaşayan Kürtlerin TC’den, Kemalist sistemden şikayet etmeye hakları var mıdır?.. Yerden göğe hakları vardır. 1920’li 30’lu yıllarda Müslümanlara yapılan zulümlerden onlar da büyük paylarını almışlar, yıllar boyunca faşist rejimin sillesini yemişlerdir. Ne kadar şikayet etseler yeridir.
ABD ve AB, Rusya ve Çin Türkiye’yi küçültmek, parçalamak istiyor mu?.. Bundan şüphesi olan ahmak ve gafildir.
İran Türkiye’nin bütünlüğüne taraftar mıdır?.. Maalesef değildir.
Türkiye halkı dönen dolaplardan haberdar mıdır?.. Değildir.
İsrail, uydusu olacak bir Kürt devleti kurulmasını istiyor mu? Hiç istemez olur mu? Dönen bütün dolaplarda Siyonist parmağı vardır.
Türkiye, geleceği ile ilgili bu son derece hayatî, vahim, önemli konularda uyanık hareket ediyor mu? Bu sorunun cevabını lütfen siz veriniz.
Ermeni Siyonist PKK şu anda birkaç cepheden saldırıyor: Bildiğimiz terör… Meclise girmişlerdir… Bin küsur imzalı barış bildirileri yayınlamışlardır.
İslamî ölçü ve kriterlere göre Türkiye, emanetlerin hakkını verip onlara riayet mi etmektedir, yoksa hıyanet mi ediyor?
İstanbul’u hangi tarihte aldık? 1453’te… Bu şehir mülk olarak bizim midir? Hayır, mülk olarak Allahındır, bize emaneten verilmiştir. Emanete riayet edersek elimizde kalır, etmezsek alınır.
Bundan dört beş asır önce Türkiye’nin hudutları Viyana yakınlarına kadar uzanıyordu, Tuna ve Nil iki Osmanlı nehriydi. Şimdi Türkiye Edirnede sona eriyor. Nice büyük şehir ve ülke elimizden çıkmıştır. Selanik, Manastır, Üsküp, Filibe nasıl gittiyse…
Soruyorum: 1453’ten bu yana, İstanbulda bugünkü kadar dinsizlik, densizlik, azgınlık, günah, isyan olmuş mudur?
Türkiyeyi kurtarmak istiyorsak, İslama sarılmamız gerekir. İslam bizim için kurtuluş ipidir, can simididir.
Nasıl bir İslam?.. Kur’ana, Sünnete uygun İslam. Bugünkü yüzeysel light ve ılımlı Müslümanlığımızla kurtulamayız.
Kur’an İslamın anayasasıdır. Kitabullahın emirlerini yerine getirmemiz, yasaklarından uzak durmamız, öğütlerini tutmamız gerekir.
Peygamberin adı anılınca salavat getirmekle iş bitmez. Allahın Resulünü en güzel örnek ve model olarak kabul etmemiz ve onun Sünnetini hayata uygulamamız gerekir.
Toplum içki, faiz, zina, şeddadî bina, kumar, lüks, israf, bin türlü beyinsizlik, fısk ve fücur, isyan tuğyan, her türlü azgınlık tufanları içinde yüzüyor. Kendimizi ıslah etmez, dine yönelmez, halimizi düzeltmezsek iyi olamayız, iyiye gidemeyiz, düzelemeyiz.
Dört yıldır bütün şiddeti ile devam eden Suriye faciasından ibret alıp toparlandık mı?
Türkiyenin Müslüman bilenleri, bilmeyenleri uyardı mı?
Heyhat ki heyhat!..
Ayaklarımızın altındaki yer sarsılıyor, gökte kara bulutlar var ama biz bir türlü derlenip toparlanamıyoruz.
Namaz kılanlar, oruç tutanlar azınlığa düşmüşler, biz hâlâ gaflet içindeyiz.
Kur’andaki, onlar namazı yitirdiler ve şehvetlerine uydular denilen toplum hangisidir acaba, düşünüyor muyuz?
Ümmet birliği ve teşkilatı olmadan, Ümmetin başında kendisine biat ve itaat edilen râşid bir Halife bulunmadan kurtuluş olacağını sanan gafil değil, çok gafil ve şaşkın bir insandır.
Kurtuluş yolu bellidir: Allahın gösterdiği İslam yolu… Resulullahın yolu… Kur’anın yolu… Şeriatın yolu… Başka kurtuluş yolu yoktur.
Deccallara, Kezzablara, zamanın Nemrud ve Firavunlarına, Tağut’a yönelenler kaybeder.
Kurtuluş Rahmanın istediği gibi olmakla, istediği yaşamakla ve O’nun rızasını kazanmakla gerçekleşir.
31.01.2016