Ölçüsüz ölçüler
Elinize bir çanta alsanız ve salondakilere sorsanız “Bu çanta kaç kilodur?”
Cevaplar değişik olacaktır ama doğru olmayacaktır.
Doğruyu bulmak için salondakilerin oyuna başvursanız en fazla oy alan rakam belki doğruya yaklaşabilir ama yine de doğru olmaz.
1,75 boyundaki bir adama bakan korkak biri, onu iki metre olarak algılar.
Aynı adama bakan cesur biri, onu bir buçuk metre olarak görür.
Doğru olan kişilerin algılamalarıyla değerlendirmek yerine evrensel ölçü aleti olan metre ile ölçmektir.
Korkağın veya cesurun kişiler hakkındaki değerlendirmeleri bizi yanıltabilir.
“Kişinin kimliği dilindedir” atasözümüz vardır.
Kişi algıladıklarını konuşur ve konuştukları da konuşanın kimliğini, kişiliğini, meyillerini, kültürünü ortaya koyar.
Ayık gezmeyen bir adam, hiç içki içmeyen birine: “Ama sen de kırk sene önce içki sofrasına oturmuşsun. Ayıp değil mi? Haram sofraya oturmak günah değil mi?” derken bir taraftan o kişiye karşı kinini ortaya koyarken, öbür taraftan içinde ışıl ışıl yanan imanın gereği olan amel eksikliğinin acısını dillendirir.
Bir adam birilerinden korkmaktadır. İçi intikam ateşiyle yanmaktadır. Küfretmek, hakaret etmek, boşalmak istemektedir.
Korkusundan ağzını açamadığı gibi korktuğu adama sırıtmaktadır.
Ama bir gün bir başka adamın o korkulan adamlara sövdüğünü, hakaret ettiğini duyunca, o korkudan sırıttığı insanlara “Bak bu size şöyle şöyle diyor” diyerek ve bunu cihana yayarak kendi sövmüş gibi rahatlamaktadır.
Aynı şeye bakan binlerce insan, ayrı değerlendirme yapıyorsa, biz hangisine uyacağız?
Biz de bir değerlendirme yaparsak bizim değerlendirmemizin öbürlerinden üstün tarafının ispatı nedir?
Emekli bir öğretmen, hanımı, oğlu ve gelini yolda yürürlerken emekli babasının üşüdüğünü gören oğlu, paltosunu çıkarır, babasına giydirir. Baba paltoyu iyice bir koklar. Gelin kocasına: “Baban paltoyu niçin kokladı” deyince kocası “Babam paltoya el koydu” der. Gelin, kaynanasına “Babam paltoyu niçin kokladı” der. Kaynana “Paltoda evlat kokusu var da ondan” der. Gelin kaynatasına “Baba paltoyu niçin kokladın? Niçin’ini en iyi sen bilirsin” der. Emekli öğretmen; “Paltoda sigara kokusu var” diye cevap verir.
Herkes yaşı, kültürü, bölgesi, hissiyatı, gurup gayreti doğrultusunda değerlendirmeler yapar.
Yanlışlardan korunmanın yolu, insanların boyunu ölçerken korkumuz veya cesaretimizin ölçüsüyle değil, evrensel ölçü aleti olan metreyle ölçtüğümüz gibi insanları ve davranışlarını değerlendirirken, evreni yaratan, tabiat kanunlarını koyan ve evrensel değerleri Kur’an’ıyla indiren Allah (c.c.)’ın ölçülerine göre değerlendirirsek kimseye insafsızlık yapmayız, haksız muamele etmeyiz.
Başkaları bizi değerlendirirken yanlışa düşmemeleri için onlara kendimizi tanıtarak yardımcı olmalıyız.
Rabbimiz; “Deki; Ben size, Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Ğaybı da bilmem. Ben size meleğim de demiyorum. Ben ancak bana vahyolunana uyarım....” (En’am 50)
Biz, vahyin aydınlığında yürümeye çalışan insanlarız. Ama melek de değiliz. Yanlış yaparız. Ama yanlışımızdan dönmeyi Rabbimizin rahmeti biliriz.
Tenkit için ayıplarımızı teşhir edenlere kendimiz açısından kızmayız.
Çünkü o ayıbı ben işlemişsem o bana utanç olarak yeter.
Ama teşhirin teşhirci için ayrı bir günah olduğundan ve teşhirle o ayıbın yaygınlaşmasına sebep olduğundan biz yine teşhirciye üzülürüz.