Mağlup olan galip olanı taklit eder
Maddi dünyada merkezi olan hak değil, güçtür. O nedenle insanlar, maddi gücü elinde tutan kesimin tutum ve davranışlarını körü körüne taklit eder ve onlara yalakalık yapmaktan kaçınmazlar. Yani İbni Haldun’un deyimiyle “mağlup daima galibi taklit eder” Oysa güç odaklarını körü körüne taklit eden birey ve toplumların bilinci körelmiştir, onlar bir şeye karar verirken, akıl ve iradelerini kullanmaz, ortama göre yön değiştirirler. İnsan, aklını ve iradesini kullanma şansını kaybederse, yularından çekilen bir at gibi öndekiler nereye giderlerse o da o yöne doğru sürüklenir. O yüzden Allah bizlere uyanık olmayı tavsiye etmiştir.
Taklit edilen kişi arkadakilere levha olup yön gösterebilir de, uçuruma sürükleyebilir de. O yüzden bir kişi, bir şeye karar verirken aklının ve iradesinin onayını mutlaka almalıdır. Kimi neden taklit ettiğinin bilincinde olmalıdır.
Son günlerde çocuklarının namaz kılarken ya da abdest alırken fotoğrafını çekip yayınlayan şarkıcıların, hacca giden, tesettüre giren, ezan ya da ilahi okuyan manken, oyuncu ve sanatçıların bu yaklaşımlarının sosyal medyada tartışıldığını görmekteyiz. Yirmi yıl evvel, dini meselelere tamamen uzak olan bu kesimin, bugün dindarlıklarını ispat etmeye çalışmaları, ister istemez akıllara değişen süreçten etkilendiklerini getiriyor. Daha evvel de dediğim gibi güçlü olan taklit edilir, maddi gücü elinde tutanın peşinden gidenler çok olur. Fakat bunun şöyle bir riski de var; kişi belli kesimlere yaklaşabilmek için inanmadığı şeye inanmış gibi davranabilir, ya da düşünceleri ile davranışları arasında tutarsızlık yaşayabilir. Bu büyük bir tehlikedir. Sağlıklı bir kişinin inandığı ile davranışları arasında tutarsızlık olmaz, olmamalıdır.
Sadece şarkıcı kesimde değil halkın farklı tabakalarında da, dini sembollerin kullanıldığını ve bu kişilerin kendilerine bir yer edinmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bir kişinin inandığı dinin ilkelerini öğrenip hayatına taşıması elbette takdire şayan bir durumdur. Maddi ya da siyasi gücü elinde tutan kesimlerin düşünce ve tavırları ile dinin temel ilkelerini işaret etmelerine kimsenin bir itirazı da olamaz. Fakat bir şeyler elde edebilmek için, bir insanın mutmain olmadığı bir yaşam tarzını taklit etmesi bir patolojidir. Bizler insanların ne kalplerinden geçeni ne de samimiyetlerini ölçebiliriz. Bu insanların büyük bir kısmı, yaşamlarına İslami ölçüler dâhilinde devam etme kararlılığı içinde de olabilirler. Onlara kimsenin bir diyeceği olamaz. Fakat bir kişi belli çevrelere yakınlaşabilmek için inancını, düşünce ve davranışlarını ortama uydurmaya çalışıyorsa, bu çok tehlikeli bir durumdu. Bunun sonunda ortalık bukalemun bahçesine dönebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.