Özünden uzaklaşan insan
İnsanın fıtratından uzaklaşması, daha evvel hiç duymadığımız marazi hastalıkların ortaya çıkmasına neden oldu. Kişiliğin yapıtaşları bozuldu, fertler sevme istidanı kaybettiler. Sevgi ve şefkat yeteneği körelen insan suça yatkın hale geldi ve artık ne duyabiliyor ne de hissedebiliyor. Kendi türünü hayatı için bir tehdit olarak görmeye başlıyor. Sevgi, adalet ve şefkat gibi değerleri kaybediyor ve telafisi olmayan bir yoksulluğun içine düşüyor. Kalbi katılaşıyor, evlendiğinde eşini maiyeti altında yaşayan bir köle gibi görüyor, eşini darp ediyor, tehditler savuruyor, vuruyor, öldürüyor…
Son yıllarda resmi ya da sivil birçok kuruluş kadın cinayetlerinin önüne geçebilmek için çalışmalar yapıyor. Yeni projeler üretiliyor, erkeğe caydırıcı cezalar veriliyor, kadının kendini koruyabilmesi için çok yönlü eğitimler veriliyor. Nitekim 2011 yılında, ülkemizde kadına yönelik şiddetle ilgili uluslararası geçerliği de olan, İstanbul Sözleşmesi yapılmıştır. Bu kapsamda şiddet yeniden tanımlanmış, şiddetin tanımı değişmiş, kadının yaşadığı duygusal şiddet de bu kapsamda ele alınmıştır. Anlaşmada yer alan tanımlara göre, toplumsal cinsiyete dayanan ve kişiye, fiziksel, cinsel, psikolojik zarar verebilecek her türlü eylem şiddette dâhildir. Sözleşme hazırlanırken dört ilke merkezi görülmüştür:
Koruma: Şiddete uğrayan mağdurun korunması esastır
Önleme: Şiddeti önlemek esastır
Soruşturma: Şiddeti uygulayan kişi soruşturulmalıdır
Politikalar: Şiddeti sonlandırmaya yönelik politikalar dikkate alınmalıdır.
Şiddet marazi bir hastalıktır. Ahlak ve maneviyat dikkate alınmadan bu hastalığı ortadan kaldırma şansımız yoktur. O nedenle çocuklarımızı manevi bir iklimde yetiştirmeli ve onların empati yeteneğini geliştirmeliyiz. Zira insanların acılarını hissedemeyen ve kendini onların yerine koyamayan bir insanın tek silahı şiddettir. Bu silah kimi zaman eşe kimi zaman anne babaya kimi zaman evlada yönelir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.