Başbakan’a kendi partilileri bile “fevri davranıyor” diye kızıyor. Kızan partililerin hal ve hareketlerine bakıyorum, işlerine güçlerine bakıyorum, bugün AK Parti’de yarın başka bir partide olabilecek tipler. “Her türlü menfaatlerini iktidarlara yüklemiş olanlar” da denilebilir.
Yani Süleyman Demirel gibi otobüs durağına hangi güç önce gelirse ona binen adam benzetmesi daha uygun gibime geliyor. Sayın Başbakan durup dururken; “Canım bugün fevri davranmak istiyor” deyip öyle mi davranıyor? Hayır, insanın üstüne öyle geliniyor, öyle geliniyor ki, öyle haksızlığa ve iftiraya uğruyor ki, daha ne yapsın.
Başbakan’ı sakin olmaya çağıranların haline bakıyorum, aynı şey kendi başlarına gelse, iftira ve bühtanda bulunanların tepesine dünyayı ters getirirler. Azıcık menfaatlerine dokunanı hiç düşünmeden yakıp yıkmaya kalkarlar ama kendi işleri iktidar sayesinde iyi gittiği için Başbakan’ın ne halde olduğu onları hiç ilgilendirmiyor.
Başbakan’a Allah sabırlar versin, gerçekten yine çok büyük sabır gösteriyor ve iyi ayakta kalıyor. Sadece Dengir Mir Mehmet Fırat ve KK tartışmasında bile, KK’nın Başbakan’a karşı takındığı üslup ve tavır, bir insanı sinir etmek için yeter de artardı.
Nasıl ben KK’nın adını açıkça yazmıyor, sadece ad ve soyadının baş harfini yazıp açıkça niyetimi ortaya koyuyorsam, o da Başbakan’dan söz ederken; Recep Tayyip Erdoğan diyerek, bir kere bile Başbakan dememeye özen gösterdi. Şimdi KK’nın yaptığı doğru, Başbakan’ın davranışı yanlış öyle mi?
Aydın Doğan ve besleme gazeteleri, her fırsatta Başbakan’a iftira attı, Başbakan da çıktı cevap verdi. Başbakan demirden falan bir yaratık değil. Bizim gibi insan. Yiyor, içiyor, uyuyor, besleniyor, üzülüyor, seviniyor... Bir baba, bir dede... İnsanüstü birtakım güçlere falan sahip değil, elbet kendi üslubunca cevap verecektir.
Bu tartışmanın ana sebebi, Başbakan’ı ve partisini köşeye sıkıştırma amaçlı olduğu için bu kadar laf ettim. Ama Dengir Mir Mehmet Fırat, asaleti ile meseleyi sadece kendi etrafında topladı ve KK’nın tarih ve sayı vermekten başka herhangi bir belge gösteremediği tüm iddialarını, Dengir Mir Mehmet Fırat, mahkeme kararlarıyla çürüttü ve kendi hesabını kendi vererek, tartışmanın içine Başbakan’ı çekmedi, çektirmedi.
Randevunun en kirli sahnesi, Vatan gazetesi ile ilgiliydi. Bir kere Vatan gazetesini idare eden adamın zaten kendisi kirli. Bizim gazete günlerce yayın yaptı. Ayrıca ilgili gazete, Aydın Doğan’ın binasında hazırlanıp, diğer gazetelerle birlikte deruhte edilmekte ve basılmakta, yani bağımsız ve bağlantısız bir gazete değil, kirliliğin boyutları had safhada.
Şimdiye kadar yaptığı haberlerle de zaten sicili bir hayli kirlendi. En son kirliliği de bu tartışmada yaşandı. Hem öyle bir kirlilik ki, KK buna açık ve seçik alet oldu ve adamın yüzü hiç kızarmadı. Gazetenin Fırat’la ilgili manşetini okudu ama devamını okumadı.
Dengir Mir Mehmet Fırat, “Gazetenin manşetini okuyorsun, sonunu neden okumuyorsun? Haberin sonunda benim bu kaçakçılık olayı ile ilgim olmadığı yazılıyor, sırf tazminat davası açmayayım diye yazmaya mecbur kalmışlar” diyor da KK sanki kendisine söylenmemiş gibi aval aval bakıyor ve hâlâ belgeden söz ediyor.
KK, Dengir Mir Mehmet Fırat’ın ilgili şirketten ayrıldığına dair bir belge gösterdi ve şunu sordu: “8 ay önce istifa ettiğin halde neden bu haber çıktığı gün, belgeyi noterden tasdik ettirdin?” Ekran başında ben kafayı yedim de Fırat sakin sakin cevap verdi.
Yahu adam, istifa dilekçesi var ve karar defterine yazılmış, karar defteri zaten noter tasdikli olur. Birisine bir belge verilecekse, o belge gider noterden tasdik edilerek verilir. Dünyanın ve Türkiye’nin her yerinde ve her kurumda bu böyledir. Fırat bu iddiaya da yukarıdaki söylediklerime yakın cevap verdi, ama adam hiç tınmadı bile. Helal olsun. (!)
Kısacası dostlar, CHP zihniyetini işte bu inatları ve bildiklerini okumaları ayakta tutuyor. Ama nasıl ayakta tutuyor; “Bozkırın ortasında kurumuş budaklı ağaç gibi yapayalnızlar.” Bu kadar ayakta tutuyor işte. Aziz milletimiz yıllardır iktidar yüzü göstermedi, inşaallah bundan sonra da göstermeyecek.