İhanetin Özçekimi!
Bir “Dil Kurumu”muz var, malûm. Hem de Anayasa ile kurulmuş!
Var olmasına var da, ne yapar? O meçhul!
“Efendim yayınları var, dergi çıkarıyor, toplantılar yapıyor...” vs.
Geç bunları azizim! Türkçe’nin günümüzdeki durumuna bakıp da “şunu şöyle yapmak gerekir, batı dillerinin istilası şöyle önlenir, medeniyet dilimiz şöyle ihya edilir” dediklerine şahit olan var mı?
Ben şehadet edecek durumda değilim. Nadiren yaptıkları bir işi şimdi burada hatırlatarak hakşinaslığımızı gösterelim. Hani seyyar telefonlar mütekâmil fotoğraf makineleri haline geldi ya, bu cihazlarla kendi resmini çeken çekene. Bu işin gâvurcası selfie… “Self” kendi, öz, zat demek. Dil Kurumu kırk yılda bir sıçan yakaladı, selfiye karşılık “özçekim”i icad etti.
İyi etti de, yaygınlaştıramadı. Bu, Dil Kurumu’nun toplum üzerinde bir otorite oluşturamadığının delili. Neyse mevzumuz o değil.
Türkiye’de bir “vatan ihaneti” davası var. Gazeteci kimliği taşıdığı için masum olması gerektiği söylenen bir kifayetsiz muhterisin her ne sebeple olursa olsun, vatanımızın, milletimizin ve devletimizin çıkarları aleyhine yayıncılık yaptığı şüphesi var. Sonucu yine de mahkeme tayin edecek.
Biz o tarafta değiliz. Fakat bu zatın yönettiği gazetenin manşetlerine bakıyorum. Türk düşmanlığında en ileri safhada olan ülke hangisidir, işte o ülkenin, ülkelerin basını gibi manşetler atıyorlar!
O ne müptezellikti, PYD’nin Ankara katliamından sonra: “Bağdat’tan sonra en güvenliksiz başkent Ankara!”
Ankara’da üç hadisede öldürülenler hâlâ Paris’in gerisinde! Ya çok güvenilir Brüksel’e ne oldu?
Bu ahlâksızların bu sorulara verecek cevabı yok!
Bazı büyükelçilerin, bazı konsolosların bu ihanet dâvasını izlemeye gelmelerini nasıl yorumlamalıyız? Bu gazeteyi kendi gazeteleri gibi görüyorlar, bu “gazeteci” müsveddesini de kendi menfaatlerine çalışan bir gazeteci olarak takip ediyorlar.
Bakalım hangi ülkelerin “büyük” elçileri gelmiş: Tabii başta ABD! Türkiye’nin Suriye konusunda en büyük düşmanı olan ülkenin büyükelçisi. ABD gelirse, Kanada da orada olur. Ya Almanya? Türkiye’nin iç işlerine elinden gelse en çok karışmak isteyen ülke bu. İngilizler büyükelçilerini değil de konsoloslarını göndererek ince bir İngiliz siyaseti izlemişler! Belçika? Terör konusunda Türkiye’nin zor duruma düşürdüğü ülke! Hani terör örgütüne çadır tahsis ettiği için kamuomuzda imajı başaşağı giden devlet! Rusya için bir şey söylemiyorum, şu sıralar mel’anette ABD’yi asla yalnız bırakmıyorlar! Hollanda, İtalya, Avusturya herhalde diğer ülkelerle dayanışma kastı ile oradaydılar. Çek Cumhuriyeti ve bilhassa da Polonya’nın temsilcilerinin orada bulunmalarına bir anlam veremedim!
Başta saydığım ülkelerin Türkiye’deki temsilcileri ihanet davasını takipten sonra bir de “özçekim” yapmışlar. Bir sürü pişmiş kelle! Kendi özlerini çekmişler! Onlar için Türkiye’ye ihanet edenler makbul.
İhanetle yargılanan birinin arkasında durmak, hele de Türkiye gibi demokratik bir ülkede bunu yapmak, bu devletlerde sömürgeci kodların ne kadar güçlü olduğunu gösterir.
Bunlar bu ülkenin menfaatleri için mücade elenlerle aynı kareye girmeyi hiçbir zaman akıllarından geçirmezler bile.
Ama ihaneti zahir olanlar, her zaman sofralarının başköşesindedir!
ANKARA GÜZEL Mİ, ESTETİK Mİ?
Ankara Türkiye’nin başkenti. Büyükşehir belediye başkanının kitap düşmanı, kültür düşmanı tutumundan ötürü, dünyanın en kültürsüz başkenti. Belediye ilaç için bir kütüphane bile açamadı. Başkanı kitap okumamakla övünüyor. Başkan böyle olunca etraf da ona göre teşekkül ediyor.
Mesela bu belediyede doğru dürüst Türkçe bilen yok desem, emin olun yanlış olmaz. Son bültenlerinde bir başlık dikkatimi çekti: “Temiz ve estetik başkent için 365 gün mesai”. Resimlerde çöp kamyonları ve temizlik işçileri görülüyor.
Belediye’nin bir de Kent Estetiği Dairesi varmış. Bunun aslı nedir diye araştırdım, eskiden temizlik işleri daha eskiden tanzifat işleri dairesi böyle adlandırılmış.
“Tanzifat”ın maddi temizlikten öte anlamları var, nezafetin çokluğu. Bu kökten türetilmiş nazif, nazife erkek ve kadın ismi olarak kullanılıyor. Tabii şehri temizlemek, onu güzel de yapabilir. Anladığımız kadarıyla artık şehrin güzel olması değil “estetik” olması hedefleniyor. Hani, yaşı ilerledikçe sağını solunu gerdirenler estetik oluyorlar ya, Ankara da öyle estetik oluyor!
Estetik dairesinin bazı işleri var ki, bu kurumun ne kadar güzellik hissinden yoksun olduğunu gösteriyor. İki örnek yeter: Holivutvari şehir kapıları ve estetetik fukarası meydan saatleri!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.