Sanal Alemden Gelen Çığlıklar
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin bahçesinde, “Nar Kadın Dayanışması” isimli solcu/feminist bir harekete mensup kadınlar, bir erkek öğrenciye tekme ve tokatlarla saldırdılar. Saldırmakla da kalmayıp bu saldırılarını videoya kaydederek internette yayınladılar. Videonun bir tarafında güvenlik görevlileri kadınların elinden dövdükleri erkek öğrenciyi almaya çalışırken bir yanda da aynı gruptan başka bir öğrencinin bağıra bağıra bu “eylemi” neden yaptıklarını anlatması da sanırım tarihe geçecek garip bir enstantaneydi.
Anlaşılan mesele şuydu: Feminist öğrencilerin dört-beşinin saldırıp dövdüğü erkek öğrenci, sevgilisinden ayrılmış, ayrıldıktan sonra da sosyal medyada onun hakkında son derece adice, terbiyesiz, müptezel bir takım imalar içeren yorumlar paylaşmıştı. Feministler arkadaşlarının “intikamını” kendi yumruklarıyla almaya karar vermişlerdi.
Dolaşıma sokulan video tabiatıyla çok dikkat çekti, çok paylaşıldı. Sosyal medyada bu görüntüler hakkında belki binlerce yorum yapıldı. Yapılan yorumlar üniversite gençliğimizin meseleye bakışı hakkında bize ipuçları veriyordu. Birkaç misal verelim:
Gördüklerinden gayet memnun bir kadın öğrenci: “Ya canlarım benim 3 tane sizin gibi arkadaşım olsun başka bişi istemem :-) Korkun kadınlardan ohh olsun helal olsun az bile dövmüşler.”
Meseleyi izah etmeye çalışan bir erkek öğrenci: “Yasalar hırsıza tecavüzcüye tacizciye yol verdiğinden böyle şeyler oluyor. Yasalar çözüm getirse bunlara da böyle ortam kalmaz. Kız kardeşi olmayan durumu anlayamaz.”
Hukuk yolunu tavsiye edenlere seslenen bir kadın öğrenci: "Bı işi hıkık yılıylı çizminiz lızım" (böyle konuşanların ağzını eğiyor-SC) diyenlere yanıtımdır; 3 yıl önce tacize uğradım. Dava bu yıl bitti ve sabıkası olmasına rağmen pisliğin beraatine karar verildi. Boş boş konuşmayın.
Tecrübesini paylaşan diğer bir kadın: Çok çirkin, açık, şahitli bir şekilde tacize uğradım. Davacı oldum. Davalı karakolda benimle alay etti, tüm ailesi karakola akın edip kendisini korudu. Çıkışta bana sataşmaya kalktılar. Dava görüldü, serbest kaldı ve ben hala sokakta iki değil on tane gözle geziyorum. Şu an dahil olmak üzere her taciz muhabbetinde tüm sinir sistemim çöküyor. Bu olayı bilemem, siz gençler aranızda tartışırsınız. "Yargı var, neden bu barbarlık" yazan arkadaşları bilgilendirmek için yazdım. Barbarlık yapmadığım için ölümüne pişmanım. Sözle, mesajla taciz konusunda yargı mevcudiyetinden bahsedenler, benim gibi vücudu apaçık istismar edilmiş bir insanın bununla yaşamaya mahkum edilmesini bi düşünsünler. Size çok ilginç bir haberim var: yargı yok.
Empatinin ötesine geçen bir öğrenci: Ulan şu dayak yiyen aşağılığı savunan herkes potansiyel tacizcidir. Bu adinin eski sevgilisi hakkında attığı iğrenç, cinsiyetçi aşağılıkçı twitleri gördünüz mü? Ha bana şimdi demeyin hukuk gukuk. Bu ülkedeki hukuk sistemi kadınları korusaydı yılda yüzlerce kadın öldürülmez, yüzlercesi tecavüze uğramazdı. Bu herif her şeyi hak etmiştir. Bu tip olaylar hiç değilse erkek egemen o kafalarınızda bir soru işareti yarattığı için iyidir. Çünkü siz o içinizdeki iğrenç cinsiyetçi, tecavüzcü yanınızı belki biraz olsun bastırırsınız da kadınlar biraz nefes alır.
İtidalli bir bakış öneren başka bir yorumcu: Nedense 'sol kesim' dediğimiz kitle bir şekilde anlayamadı kendi yaptıklarının ne derece faşizm olduğunu. Bi' kürt arkadaşımız ege üniversitesinde veya herhangi farklı bir yerde bir milliyetçiyle kavga etse ve ardından kitlelerce dayak yese herkes bangır bangır "faşizmden" bahseder fakat olay kendimize döndüğü an, elimizde erki bulundurduğumuz an uyguladığımız faşizme birçok kulp bulabiliyoruz rahatça. Tacizci savunucusu değilim, bu adamın bu şekilde rahatça oturması taraftarı da değilim. Sadece birlik olduğumuzda ve imkan bulduğumuzda insanları öldürene kadar dövmeyi, dövebilmeyi düşünecek kadar insanlıktan çıkabiliyoruz.
Yaşanan absürtlüğe dikkat çeken bir yorumcu: Videodaki feminazilerin okulda nasıl bir terör ortamı oluşturduğunu gözler önüne seren saldırı. Gündüz vakti 6-7 kişi bir adama saldırıyor. 1 feminazi de spiker herhalde arkadaşları bir adamı darp ederken kenarda sağda solda izleyenlere olayı anlatıyor. Güvenlik görevlisi de gelip adamı alıp götürüyor. Okula bak lan, herkesin ortasında 10 kişi bir kişiyi darp ediyor video çekiyor, spiker kenarda bağıra bağıra konuşuyor. Güvenlik görevlisi de adamı alıp götürüyor. Ulan darp edenleri toplasana ama yemez tabi yarın güvenlik görevlileri bizim en doğal kadınlık hakkımız olan linç özgürlüğümüze tecavüz etti, bize dokunup taciz ettiler diye eylem de yapar bunlar. Hatta haklı bulunup güvenlik görevlilerinin kovulmasına bile neden olabilirler.
Ve nihayet acı sözlü bir ıslahçı: Bu ülkenin sağcısı, solcusu, feministi, komunisti, dindarı, seküleri maalesef ümit vermiyor. Bu yüzden kitlesel suçlamaları bırakıp nasıl insan oluruz sınıfına geçmemiz şart.
İnternet, sanal alem, sosyal medya ne yazık ki hala “büyüklerimizin” radarına yeterince girmiyor. Halbuki oy kullanan, yarının nesillerini yetiştirecek olan bu insanların o mecradan verdiği bir mesaj var. Bu hadise hukuk konusunda bulunduğumuz feci noktayı gözler önüne seriyor. Adaletin temini hususunda böylesine derin sıkıntılar yaşayan bir ülkenin felakete sürükleneceğini görmemiz gerekiyor.
İlk olarak hayatın böylesine hızlandığı bir zamanda 1950'lerin hızıyla çalışan bir hukuk sisteminin derde deva olamayacağını görmeliyiz. Bir genç kızın namusuna atılan iftira dakikalar içerisinde onbinlerce kişiye ulaşabilir. Bunu engellemek belki artık mümkün değil ama çok hızlı bir şekilde verilecek, son derece caydırıcı cezalarla ön almak mümkün.
İkinci olarak sokak ortasında bir kişiyi kendi yargılarına göre mahkum etmekle kalmayıp cezasını infaz etmeye kalkanlara da bunu yapamayacaklarını göstermek devlet olmanın gereğidir. Eğer bunu yapamazsanız, hatta yapmakta gecikirseniz, kendini yeterince güçlü hisseden her grup kendince mahkum ettiği bazı kişileri kendince “cezalandırmaya” kalkar. PKK'lıların “özyönetim”, “öz savunma” gibi lafları tüylerimizi diken diken ediyor. Bunun toplumda her kesime yayılması, feministlerin, siyasi parti yandaşlarının, futbol taraftarlarının, tarikat mensuplarının, dernek üyelerinin kendi hukuklarını uygulamaya kalkması devletin parçalanıp yok olması anlamına gelir.
Sanal alemden yükselen çığlıklara kulak verecek feraset sahibi siyasetçiler arıyoruz. Bu çığlıklar toplumun adalet konusunda yaşadığı travmaların ve sürüklendiği anarşinin habercileri çünkü.
Sosyal medya hukukunu hala doğru dürüst oluşturamadık. Sosyal medya denilince aklına bir takım hilelerle manipüle edilecek istatistikler gelen kifayetsiz ve sığ adamlarla yol alamayacağımızı artık görmemiz lazım. Mevzu çok derin ve grift. İşin kanun/mevzuat tarafını halletmek şart ama yeterli değil. Yıldırım hızıyla karar verecek internet mahkemelerine, bilişimden, internetten anlayan iyi yetişmiş hakimlere, savcılara, avukatlara da çok ihtiyacımız var.
Bakalım epeyce zamandır sanki bir tür felce uğramış gibi görünen siyaset kurumu bu “kanayan yarayı” ne zaman farkedecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.