Halkından özür dileyen devlet, büyük bir devlettir
Tanımayanlar, tanımadıkları şeye haksızlık yapmış olurlar. Her haksızlık yapan insan, kurum, cemiyet, vakıf, dernek ise zulüm işlemiş olur. Her zulüm işleyen kim olursa olsun zalimdir.
Zulüm Allah'a karşı işlenirse, Allah'tan af ve mağfiret dilenir, tevbe edilir. Eğer zulüm insanlar arasında işlenirse, insanlar birbirlerinden helallik isterler ve daha sonra tövbe ve istiğfar ederler.
Buna benzer bir yanlışlık daha vardır ki bunun adı hatadır. Hata, yanlışlık, yanılma, suç, günah manalarına gelir. İstenmeyerek yapılan kusur, bilmeyerek yapılan yanılma demektir. Hata etmek ise bir konuda bilerek veya bilmeyerek yanlış yapmak, yanılmak demektir.
Hata işleyenler genellikle özür dilerler. özür, bir yanlışın, hatanın, kusurun affı için gösterilen sebep, mazerettir. özür dilemek, bir hatadan dolayı bağışlanmasını, affını istemek demektir.
Suçu bağışlayan asil, ancak özür dileyen daha asildir. İbn Sina der ki: Yaptığı hata yüzünden özür dileyenin bu dileğini kabul etmekte geç kalma.
Buraya kadar hata ve özür kelimelerinin ne manaya geldiğini az ve öz olarak anlatmaya çalıştık. Şimdi bu bilgiler ışığında sıra geldi sizlere sunacağımız mesaja.
Geçtiğimiz günlerde, Genelkurmay Başkanı, doğu ile alakalı bir söz söyledi. Belki de cumhuriyet tarihinin ilklerin arasına girecek bir sözdü bu. Hata edildiğini söyledi. Doğu ile alakalı 80 küsur senedir yapılan şeylerin hata olduğunu söyledi. Ancak beklenilen ikinci önemli konu gündeme gelmedi. Yani özür dilemek.
Belki bu ilk adım oldu. Şimdi atılacak adımlara bakacağız. Hükümet özrünü fiillerle, hizmetlerle yapmaya başladı. Sloganik söz ve tavırları bir tarafa bırakarak, yapılması gerekenleri yapmaya başladı. Umarız, bu güzel gidişat sekteye uğramaz veya uğratılmaz.
Aslında cumhuriyet döneminde hata yapılan konu ve alan sadece doğu ile sınırlandırılamaz. O kadar ciddi hatalar yapılmıştır ki bunların birçoğu zulümdür. Milli Şef dönemi bunun açık delilidir. Kel Ali dosyası dünya ve ahiret için kara bir lekedir. çıldırarak ölen Kel Ali, örtbas edilecek bir dosya olamaz.
Bir zamanların 163. maddesinin ağına takılan seksen binden fazla mazlum insana hata değil, zulüm yapılmıştır.
Başını kapattı, diyerek her türlü tacize ve baskıya maruz kalan binlerce kızımıza haksızlık yapılmıştır. Ardı arkası kesilmeyen bu gidişatın ilk önemli adımı atan Sayın Genelkurmay Başkanı, sözünün arkasında olmalı ve özür dilemelidir. Eğer doğu halkının kalbini fethetmek istiyorsa, nefsini ayağının altına almalı ve bu ilki başarmalıdır.
Şimdi bir örnek verelim. Ebu Cehil ismi en çok kullanılan bir isimdir. Yanlış, batıl, haram olan bir işe, bir fikre karşı ilk akla gelen isim Ebu Cehil olur.
"Namaz kılarken bir kulu namazdan meneden, yasaklayanı gördün mü? Ne dersin, o meneden yalanlıyor ve doğru yoldan yüz çeviriyorsa, bu adam, Allah'ın gördüğünü bilmez mi?" Alak Suresi.
Şimdi bir düşünelim... Sadece inancının gereği olarak namaz kılan bir memuru veya bir insanı, sırf inancından dolayı işinden atan, vazifesine son veren kimseleri ahirette bekleyen netice nedir? Ebu Cehille beraber olmak. Bunun başka bir izahı olamaz.
Doğu halkına yapılan bu olumlu söz ve tavırların, bir benzeri de haksızlığa uğramış, başarıları ispatlanmasına rağmen sadece inançlı olduğu, ibadet ettiği, İmam Hatipli olduğu gerekçesi ile dışlanılmış binlerin, yüz binlerin hak ve hukuku hiçbir zaman yerde kalmayacak ve ilahi mahkemenin şaşmaz terazisine getirilecektir. O korkunç sonu yaşamak istemeyenler için hâlâ çözüm vardır. Hatayı kabul etmek, özür dilemek ve helalleşmek. ölenler için böyle bir iddiamız olamaz zaten. Sağ olarak yaşayan her haksızlık yapmış olan insanlar için kapı açıktır.
Bunun ilk adımını geç de olsa Sayın Genelkurmay attı, darısı diğerlerinin başına...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.