Dur ve dinle
Sen ey İnsan!
Fıtratındaki lambaları bir bir söndürüp de nereye gitmektesin?
Neden koşarsın hain ve çakalın peşinde?
Neden okşarsın katilinin başını?
Hain misin? Ahmak mısın?
Varlığından gafil misin?
Baksana!
Önünde, arkanda, sağında solunda onlarca lambalar var
Sana hizmet ediyor, yolunu aydınlatıyor lambalar…
Hangi yana dönsen seni hakka çağıran bir ses yankılanır kulaklarında
Kiminle karşılaşsan, hangi olaya tanıklık etsen, içinde hakikatten bir şeyler mutlaka bulursun
Dağ konuşur
Toprak konuşur
Su konuşur
Peki, sen niye suskunsun?
Bataklığa doğru gitmektesin fakat göremiyorsun yolun sonunu.
Taşları cansız sanırsın değil mi? Sen ki o taşın esrarını görebilseydin, o taşın teslimiyetini hissedebilseydin belki de kitaplar dolusu bilgiye ulaşacak ve varlığının mahiyetini kavrayabilecektin. Ama ne olduysa gözlerin görmez kulaların işitmez oldu… Vicdanının sesini kısmakla aslında her şeyini kaybettin sen.
Dur ve dinle! Varlığının mahiyetini unutmuş ve nesnelerin kölesi haline gelmişsin
Kral iken köleye dönüşmüşsün
Taçlı iken tacını kaybetmiş ve yoksullaşmışsın
Fakat ilginçtir hiçbir şeyin farkında değilsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.