Yakında slogana dönüşeceğiz
‘Düşünüyorum’ dersin, hemen birileri çıkar, tamamlar, ‘O halde varsın.’
‘Olmak ya da olmamak’ dersin İngilizcesini burnuna dayarlar, ‘To be or not to be.’
Bir gün sordum, ‘to be or not to be’nin gidip-gelmeye başladığı 10-15 kişilik bir masada.
Okuyan var mı Şekspir’in Hamlet’ini?
Yoktu. Sadece biri, okudum demeye çalıştı, o da emin değil.
Mevlana?
‘Kim olursan ol, yine gel.’
Kimdir Decartes? Decartes bir düşünürdür. Ne düşünür? Bilemeyiz, bundan sonrası ‘bilgi’ye girer. Biz bilemeyiz.
Peki Mevlana Celaleddin Rumi, bir şey dememiş mi ‘Kim olursan ol gel’den başka?
Onu da söylediği tartışmalı ya... Artık söz yazıldı ona. Yüz tane senet getirsen değiştiremezsin.
‘Men bende-i Kur’anem eger can darem’ dediğini niye kimse söylemez?
Yunus Emre? ‘Gelin tanış olalım.’
Çok arı duru, çok anlaşılır, çok açık... Bilse demeyi, ‘sehl-i mümteni’ diyecek.
Peki, ‘İsmail’e çaldım bıçak, bıçak bana kar etmedi’ deyince de mi kolay lokma Yunus Emre?
Fuzuli’nin, Baki’nin, Galip Dede’nin adından başka bir şeyini bilen kaç kişiyiz?
Biraz Necip Fazıl, biraz Nazım Hikmet. (Son zamanlarda, Allah’a şükür, biraz Sezai Karakoç.)
Cahit Sıtkı 35 yaş, Orhan Veli Beni bu güzel havalar mahvetti.
Yaşar Kemal’le Orhan Pamuk’u ilave edelim.
Bir kaç satır daha yazsam, bitecek memleketin kültür dağarcığı.
Bitecek mi? Bitmez.
Televizyon dizileri var. Elli tane dizinin içindeki bütün ilişkiler bilinecek.
Oyuncuların özel hayatları, bütün girdileri çıktıları bilinecek.
Ya futbolcular? İsimleri, nereli oldukları, nereden kaça transfer edildikleri?
Bilmezsen, sokağa çıkamazsın.
Şarkıcıları da bilmek lazım.
Tiyatroya fazla bulaşmayalım, kafa karıştırır İonescu, Brecht, Beckett falan. Biraz sinema olur. Beş on düzine de artist.
İyiymiş. Halletmişiz kültür meselemizi.
Kültür bakanlarımızın zahmete girmesine gerek yok.
Bu mudur AK Parti’nin Kültür politikası?
Şimdiye kadar gördüklerimiz doğruysa, aşağı yukarı budur.
AK Parti, çok iş başardı Türkiye’de. Şimdi saymaya kalkmayalım, bu sayfa yetmez.
Başarısız olduğu alanlardan birisi kültürdür.
Ömer Çelik Kültür Bakanı olduğunda, bu eğilimin değişeceğini ummuştum. Yazdım da bunu.
Bir netice hasıl olmadı.
Şimdi Mahir Ünal geldi.
Geçenlerde görüşme fırsatım oldu. AK Parti’nin kültür zafiyetini dilim döndüğünce anlattım.
Bir eylem planı açıklayacaklarını söyledi. Biraz ipucu da verdi.
Şundan eminim: Mahir Ünal, üretken bir siyasetçidir. Enerjiktir. Mutlaka bir şeyler yapar.
Eylem planının açıklandığı günlerde Bosna’daydım. Sıcağı sıcağına takip edemedim.
Ama sonra okudum.
Arkadaşlarımın yazdığı eleştirileri de okudum. Çoğunu haklı buldum.
Yine de bir eylem planının olması olmamasından iyidir.
Kütüphaneler, teşvikler, istihdam, kültür merkezleri... Mutlaka faydalıdır.
Fakat, AK Parti gibi güçlü bir tek parti iktidarından beklenen, şu açıklanan eylem planının çok ötesindedir.
AK Parti’nin, yeni baştan düşünmesi gerekiyor.
Çözüm sürecinin ‘Akil adam’ları vardı ya.
Kültürün de akil adamları var. Onlarla birlikte, insanımızın nasıl imar edilmesi gerektiğine dair çalışması ve o çalışmalar doğrultusunda bir kültür seferberliğine girişmesi gerekiyor.
Biz, kendi medeniyetimizden, kendi kültürümüzden taammüden koparılmış bir toplumuz.
Onarılmaya ihtiyacımız var. Bunu yapmak mümkündür.
‘Retorik’le değil. Ötesine geçmek zorundayız.
Yoksa, şu gürültüde, evrile evrile, milletçe köksüz, dalsız budaksız bir slogana dönüşeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.