İbrahim Kahveci

İbrahim Kahveci

Mehmet Şimşek olayı...

Mehmet Şimşek olayı...

AK Parti, ekonomi politikasında siyasette gösterdiği değişimi gerçekleştiremedi. Hatta ana omurgası ile yürütülen ekonomi politikası, IMF-Kemal Derviş eşliğinde 2001 yılında yazılan “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” oldu.

Bankacılık sisteminin çöktüğü, devletin borç batağında olduğu bir ortamda yazılan bu ekonomi programı doğal olarak bu iki kesimi öne aldı. Yıllar itibariyle hem bankaların kasası doldu, hem de devletin kesesi... Ama milletin kesesi dolamadı.

Çok daha önemlisi bu program ağır vergi yükleri nedeniyle özellikle üretim-istihdam üzerinde çok ağır sorunlar oluşturdu.  Yakın tarihimizde ne bir büyük sanayi yatırımı oldu, ne de sanayide, istihdamda ciddi bir artış.

Derviş-IMF Programı ile 1999 yılında ekonomide yüzde 23’lere ulaşan sanayi sektörünün payı artık yüzde 15,6 seviyelerine kadar geriledi. Tıpkı İspanya gibi...

Reel kesim üretemiyordu ama inanılmaz şekilde dışarıdan borçlanıyordu. Reel kesimin döviz açık pozisyonu 2002 yılında -6,5 milyar dolar iken artık 190 milyar dolar sınırına dayandı.

Bugün de 6. sayfamızda göreceğiniz gibi ihracatçı reel şirketlerin karlılık oranları tek hanelerde giderek düşerken (%5,3); bankacılık sektörünün karlılığı yüzde 15’lerden ancak yüzde 10 seviyelerine geldi. Burada mesele bankaların yüksek karı değil, karlılığı paylaşımının adaletsizliği olarak görülmeli.

Aynı adaletsizlik elbette çalışanlar açısından da söz konusu oldu.  Okumuş çocuklar denilen kariyer sahibi orta ve orta-üstü maaşlar yıllarca eridi. Buna karşılık kamuda maaşlar sürekli reel olarak arttı ve yeni gençliğin tek hayali: KPSS sınavı haline geldi.

***

Hızla büyüyen tüketim, finans eksenindeki ülke ekonomisinde ne yazık ki üretim yetersiz kaldı. Yeni Başbakan Binali Yıldırım, “Birinci ve vazgeçilmez önceliğimiz, üreterek büyüyen bir ekonomi olacak” diyerek aslında sorunu gördüğünü ilan etti.

Eskiden yüzde 7,0 üzeri büyüme oranlarında enerji hariç cari açık verilirken artık bu oran yüzde 4,0 büyümenin bile altına geriledi. 2003-2015 arası dönemde GSYH 230.494 milyon dolardan 719.967 milyon dolara yükseldi. GSYH’de 489.473 milyon dolarlık artış olurken aynı dönemde verilen cari açık toplamı ise 467.907 milyon dolar oldu. Cari açık harici sadece 21,5 milyar dolar büyüyebilmişiz.

Bu ekonomi politikasının 2006-07’de miadı dolması gerekirken maalesef öyle olmadı. Aslında büyüyor gibi görülen ekonomide finansal bağımlılık her geçen gün artıyordu. Reel sektör-bankalara ve bankalardan da yurtdışı finansal piyasalara bağlanıyorduk.

Bu süreçte sıkça o dönem Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olan Ali Babacan’ı bu politikaları değiştirmesi konusunda eleştirmiştim. Kendisi çok iyi bir finansal bakışa sahip olmasına karşılık reel sektörün sorunlarındaki birikim maalesef yeterince irdelenmiyordu.

Yine o yıllarda Ali Babacan ve Mehmet Şimşek resimleri yan yana konularak ekonomi politikası dışında dahi sert eleştiriler birkaç gazetede manşetlere çıkıyordu. 

Şimdi olay ne oldu da Mehmet Şimşek görevine devam ediyor.

Mehmet Şimşek ve Ali Babacan hakkında görüşlerimi tekrarlamakta fayda görüyorum. Yıllarca başbakan olduğu dönemlerde Sayın Erdoğan’dan kabinede finansal bakışı dengeleyecek reel sektörcü güçlü bir bakan atamasını bekledim. Finansal bağımlılığa çare olarak yeni bir ekonomi programının yazılmasını isteyeceğini bekledim. Olmadı...

Ali Babacan olsun Mehmet Şimşek olsun her iki bakanın finansal yönleri çok güçlü görülmektedir. Ama son birkaç ay içerisinde Başbakan yardımcılığına ısındıktan sonra Mehmet Şimşek’in konuşmalarını hayretle dinledim.

Kendisi Türkiye’de reformu temsil eden bir bakan konumuna geldi. Hele hele yıllarca hiçbir AK Partilinin ağzına bile almadığı Sermaye Piyasalarının öneminden bahsetmesi beni hayrete düşürdü. Bu konu inanın çok önemli. Yakın dönemde sermaye piyasalarını dahi faiz piyasası olarak gören bir yaklaşım vardı. Bir de AK Parti döneminde halka satılan şirketler her nedense kısa süre sonra iflas ediyordu. Borsada yatırımcılar bu kadar çok dolandırılmamıştı.

***

Dün sabah dolar 3,0 liranın üzerindeydi. Faizler 9,10 den 9,80’ne yükselmişti ve Merkez Bankası çok şiddetli faiz indirim baskısı altındaydı. Eğer kabinede Mehmet Şimşek olmasaydı ve de Merkez Bankası faiz indirseydi ne olurdu? Galiba sorunun cevabını Sayın Mehmet Şimşek’in ismi okunduğunda dolar ve borsada yaşanan hareket gösteriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Kahveci Arşivi