Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Hüzünler padişahı

Hüzünler padişahı

İnsanoğlu doğumla ölüm arasında geçen o kısacık ömründe kendisine acı veren şeylerden hep kaçar. Fakat acı ve neşe insanın değişmez kaderidir, hangi mekâna, hangi ortama giderse gitsin acı hep peşindedir. Her insanın payına düşen bir miktar acı vardır ve ne yaparsak yapalım acıdan kaçma şansına sahip değiliz. Yalnızlık, acı ve ölümle akrabayız. O yüzden bütün imkânlarımızı ortaya koysak dahi hüzünle yolumuz bir yerde mutlaka kesişir. Büyüklerimizin de dediği gibi “acı tercih edilmeyen bir dosttur” dostumuzla bağlarımızı nasıl koparamıyorsak acı ile de bağlarımızı koparma şansına sahip değiliz.

Acı her insan için bir imtihan vesilesidir. Eğer hayatımıza kıyıdan da olsa bir miktar acı sızmışsa, bütün yaşamımız alt üst olur. Hayattan çekilir ve kendi dünyamıza kaçarız. Acıya alışma sürecinde yalnızlığa çekilir, hiçbir uyarana tahammül edemeyiz. Fakat insan doğası gereği değişimlere adapta olabilen bir varlıktır. Yaşanan yıkımlar ne olursa olsun insanoğlu bir çıkış yolu bulup, sıradan yaşamına devam eder.

Büyüklerimiz acının insanı olgunlaştırdığını söylerler. Çünkü yaşanan bir kaybın ardından kişi, güçlüklerle başa çıkma, dayanıklılık ve sabır gibi pek çok kazanımlara sahip oluyor. Bu kazanımlar yaşamının diğer alanlarında ona katkı sağlayabiliyor.

Fakat çevrenizde acıyı bayraklaştıran ve acı üzerinden kendine paye çıkarmak isteyen insanlar da vardır. Acıya bağımlı hale gelen bu insanlar yaşanan her olaydan kendilerine bir pay çıkarır ve kendilerini kurban olarak görürler. Bitmek bilmeyen hikâyeleri vardır onların. Bir asırlık olayları bir kapta biriktirir ve ısıtır ısıtır önünüze koyarlar. Kendilerini acı çeken, haksızlığa uğrayan, bahtı kara, şanssız ve yaralı insanlar olarak tanıtır, kuyuya düşmüş bir insan telaşıyla sizden geribildirim beklerler. Eğer siz de evet sen dünyanın en dertli insanısın, senden daha büyük acı yaşayan biriyle hiç karşılaşmadım demez, kendinizi geri çekerseniz sizi kötü ilan eder ve hemen uzaklaşırlar. Çünkü bu kişilerin büyük çoğunluğunun kuyudan çıkmaya niyetleri yoktur. Aksine kuyuda kalıp gelip geçenlerin dikkatini çekmek ve dramatik hikâyeler anlatarak hüzünler padişahı olmak isterler.

Kendilerini hüzünler padişahı olarak gören kimseler acı olmadan yaşamayacaklarına inanırlar. Yaşanan tatsız olayları olduğundan daha fazla büyüterek kendilerini her acıya katlanan ve bu yönüyle insanların ilgisini hak eden nadide kişiler olarak görürler. Siz elinizi uzatsanız da onlar yalnız ve atıl benlikler dehlizinde yaşamaya devam ederler. Suçlu hep başkalarıdır, suçlu hayatın kendisidir, suçlu ötekilerin gamsızlığıdır, suçlu hep dışarıdadır. Hüzünler padişahı ise suçlularla başa çıkmaya çalışan bir kurbandır. Kendilerine bahşedilen iyilik, ihsan ve güzellikleri görüp şükretmeyen bu insanların kaçırdıkları çok şey vardır. Fakat bunu onlara bir türlü anlatamazsınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi