Toplumun güvenliğini tehdit eden caniler
SON yıllarda sayıları hızla artan anti sosyal kişiler, insanlarımızın güvenliği için ciddi anlamda risk oluşturuyor. Vicdani gelişimleri zayıf kalan bu kişiler akla hayale gelmeyecek vahşetlere imza atabiliyorlar. Sağlıklı bir insan yaşanan en ufak haksızlıklardan dahi rahatsızlık duyarken onlar, katlettikleri masum insanların bunu hak ettiklerine inanırlar. Ruhen hasta olan bu kimselerin vicdanları körleşmiş, ruhları duyarsızlaşmış, akıl ve dimağları donuklaşmıştır. O yüzden işledikleri hiçbir suçtan pişmanlık duymazlar aksine her konuda haklı olduklarına inanırlar.
Anti sosyaller işledikleri suçu gizlemek için her yolu denerler, başkaları için işlemeyen kör vicdanları kendilerine gelince harekete geçer ve cezalandırılmamak için çareler ararlar. Merhamet damarları tıkanan bu kimseler, hak ettikleri cezayı alsalar dahi ne pişmanlık duyar ne de suça eğilim göstermekten vazgeçerler. Onlara göre ötekilerin ne hissettiklerinin nelere maruz kaldıklarının önemi yoktur. Bir cana kıymak, kurumuş bir ağaç dalını koparmak kadar dahi dokunmaz onlara. İnsanlık ülkesinde umarsızca dolaşan vahşi bir yaratık gibi hareket ederler. Sanki koca dünya boşaltılmış ve içinde sadece onlar kalmıştır. Çünkü ötekilerin varlığı onlar için hiç bir anlam ifade etmez.
Anti sosyal kişiler, sadece bilimsel kaynaklarda tanımlanan somut ifadelerden ibaret değildir. Bunun müntesipleri aramızda, mahallemizde sokağımızda yaşarlar. Mantar gibi türeyen bu canilerin sergiledikleri vahşet vicdanlarımızda bir yara olarak kalır. Canilerin bir kısmı, sözde seçkin, eğitimli ailelerden geliyor. Peki, nasıl oluyor da bu çocuklar vicdanlarımızın kabul edemeyeceği vahşetlere meyledebiliyorlar? İşte bütün mesele bu soruda düğümleniyor. Çocuğun vicdani gelişiminin şekillendiği ortam ailedir. Aileler çocukların vicdanlarındaki şefkat duygusunu harekete geçirip aktive edemezlerse bu sorunlar yaşanmaya devam edecektir.
CEZAEVLERİ ÇÖZÜM MÜ?
Cezaevi deyince belleğimizde karanlık ve ıssız odalar canlanır. Oysa suçlunun kapalı bir mekâna hapsedilmesi tek başına bir çözüm değildir. Cezaevleri mahkûmları rehabilite etmeli, eğitmeli ve onlara insanca yaşama beceri kazandırmalıdır. Aksi takdirde mahkûmlar dışarı çıktıklarında suç işlemeye devam edeceklerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.