Türkiye’yi Korumak, Laikliği Değil!
ASIL korunacak Türkiye’dir… Türkiye üç şeydir: Devlet, ülke, halk.
Bu üçünden biri olmazsa Türkiye olmaz.
Birtakım Dönme, Kripto, İslam düşmanı, Gizli Yahudi yazarların ve sözde düşünürlerin laik(çi)liği koruma kurtarma ayakta tutma edebiyatları boştur, fostur.
Bu ülkede laikliği kabul etmeyen milyonlarca Müslüman var. Laiklik müşterek (ortak) değer olamaz.
Zaten laiklik bir insan hakları değeri değildir.
Bu memlekette laiklik adına, din hürriyeti ayaklar altına alınmış, en vahşi devlet terörü icra edilmiştir.
Cumhuriyeti kurtarmak… Bu da muğlak bir sözdür.. Hangi Cumhuriyeti.. Cumhuriyet, devletin rejimidir. 1923’te, Anayasasında “Devletin dini, İslam dinidir” yazan bir İslam cumhuriyeti kurulmuştu. Bu İslam Cumhuriyetinin Dolmabahçe sarayında ikamet eden ve her Cuma resmî törenle selamlığa çıkan bir Halifesi vardı.
Laiklik taraftarları, 1945’de kadar süren amansız ve acımasız tek parti diktatörlüğünü istiyor. Milletin ezici çoğunluğu bunu istemez.
Lafla Cumhuriyet olmaz. Cumhuriyetin gerçek Cumhuriyet olması için fazilet, evrensel insan hakları ve hürriyetleri, âdil hukuk, millî kimliğe ve kültüre saygı, tarihî devamlılık temelleri üzerine oturması gerekir.
Müslüman vatandaşların dinî inanç ve kanaatlerinden, şapka devrimini tenkit etmesinden, Ezan-ı Muhammedî okumasından dolayı vahşice ve zalimce asıldığı, işkence gördüğü, zindanlarda inletildiği karanlık devirler örnek ve gerçek Cumhuriyet değildir.
M. Kemalin ölümünden sonra Dönmeler tarafından uydurulmuş Kemalist vesayetçi ideolojiyi ve egemen azınlık saltanatını korumak için yapılan 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbeleri gerçek Cumhuriyetin bağrına indirilmiş, her biri Türkiye’yi yirmi otuz yıl geriye götürmüş terör hareketleridir.
Bu son menfur darbeyi alabildiğine tenkit edenler, Adnan Menderes’in idamını niçin ayrı şiddetle lanetlemiyor
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül tüfekleri, tankları, silahları millî iradeye yöneltilmiş değil miydi
Her askerî darbeden sonra, Türkiye’nin dominant çoğunluğunu oluşturan Müslüman kesimden on binlerce insan zindanlara, toplama kamplarına tıkılmış, ağır eziyet ve işkencelere mâruz kalmıştı.
Türkiye Ortadoğu’nun Japonya’sı olamadıysa, 1924 Hilafet darbesinden bu yana yapılan askerî, sosyal, kültürel darbeler yüzünden olamamıştır.
Birkaç yıl önceki GEZİ hareketi de bir darbeydi.
Egemen azınlık vesayet taraftarları yeni Gezi plan ve projeleri hazırlığı içinde.
Son doksan yılın en büyük darbesi, din ile devletin birbirine düşman edilmesi darbesidir.
Türkiye, devlet halk ülke olarak kalkınmak, yücelmek istiyorsa, İngilterede olduğu gibi din ile devlet barışık olmalı ve işbirliği yapmalıdır.
Şunu da belirtmek gerekir ki, bizde hiçbir zaman gerçek laiklik olmamış, laikçilik ve din düşmanlığı olmuştur. On bin tarihî camiyi, mescidi, tekkeyi, medreseyi, taş mektebi, imarethaneyi ve diğer vakıf binalarını; yıkan, satan, harap eden, kiraya veren, vakıf senedine aykırı ve zıt şekilde kullananlar laik değildir, İslam düşmanıdır ve faşisttir.
Cumhuriyetimizi bir Dönme, Kripto Cumhuriyeti haline getirmek isteyenlere artık fırsat verilmemelidir. 3.08.2016