Gerçek Tarikatlar ve Şeyhler
Şeriat Kur’an ve Sünnetten çıkartılmış islamî hükümlerin tamamına verilen isimdir.
Şeriatsız İslam olmaz.
Şeriatsız, fıkıhsızlight ve ılımlı bir İslam türetmek isteyenler, dinin içine boşaltmak gayesini güden münafık fesatçılardır.
Osmanlı devleti, Hulefa-i Râşidîn’den sonra, Kur’ana ve Sünnete en fazla uyan ve yaklaşan İslam devletidir.
Bu devlet-i aliyyeKitabullah’a ve Sünnet’e hizmet ve riayet ettiği için AllahüTeala tarafından te’yid edilmiş, bir cihan devleti ve barışı (PaxOttomana) haline gelmişti.
Osmanlının birinci temeli Şeriat, ikinci temeli tarikat idi.
Gerçek tarikatta, Şeriata aykırı hiçbir hal yoktur.
Gerçek tarikatların şeyhlerinin hepsi icazetlidir ve Resulullaha (Salat ve selam olsun ona) uzanan kopuksuz silsileleri bulunmaktadır.
Bir Osmanlı Hilafetine bakınız, bir de tarikatları inkar eden, Osmanlıya müşrik ve kafir diyen Vehhabîlere… Aradaki farkı görebilenler, Osmanlının büyüklüğünü, fazilet ve meziyetlerini, tarikatın lüzumunu anlar.
Gerçek tarikatlarda olmayan, olmaması gereken hususlar şunlardır:
1. Din ve dünya konusunda cahillikle tarikat bir arada yürümez. Şeyhler alim ve fakih olur; bağlılarına da, kadın erkek her Müslümanın bilmesi gereken zarurî ilmihal ve ahlak bilgilerini öğretirler.
2. Ahlaksızlıkla tarikat ve tasavvuf bir arada olmaz. Gerçek tarikat baştan başa ahlak, edeb, mürüvvet, istikamet demektir. İçinde Kur’ana, Sünnete aykırı ahlaksızlar olan tarikat sahte tarikattır. Gerçek tarikatlar, içlerinde ahlaksızlık yapılmasına izin vermezler, ıslah olmayan ahlaksızları kusarlar.
3. Gerçek tarikat ibadet, ihlas ve taqva üzerine kuruludur.
4. Tarikat taassubu, holiganlığı, militanlığı tasavvufa aykırıdır. Bütün hak tarikatlar TARİKAT-I MUHAMMEDİYE’dir. Nakşî, Kadirî, Rufâî, Şâzelî gibi isimler şûbe ismidir. Tarikat taassubu güdenler hamdır, yobazdır.
5. Hiçbir tarikatın İslam’ı zorlaştırmaya, Sünnetleri farz haline getirmeye, mekruhları haram yapmaya, Müslüman halkı, eşfak ve evfak olmayan fetvalarla sıkıntıya sokmaya ve dinden uzaklaştırmaya hakkı yoktur. Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimiz “Din kolaylıktır” buyurmuştur.
6. Tarikatlar, Ümmet-i Muhammed birliği içindeki çeşitliliklerdir. Ümmet birliğini kabul etmeyen, bu birlik içinde yer almayan, mü’minlerinrâşid ve meşru İmam’ına biat ve itaat etmeyen, mü’minleri ötekileştiren ve dışlayan, fitne ve fesat çıkartan tarikat gerçek Muhammedî tarikat olamaz.
7. Tarikatlar irşad eder. Doğrudan doğruya politika yapmazlar, siyasetin üstünde ve dışında kalırlar.
8. Hiçbir gerçek tarikat banka, borsa, holding, ticarî şirket gibi çalışmaz.
9. Gerçek tarikatlar kendilerine bağlanan Müslümanları kaz gibi yolmaz, inek gibi sağmaz.
10. Hiçbir gerçek tarikat Ehl-i Sünnet ve Cemaat’ten kıl kadar ayrılmaz.
11. Bütün gerçek tarikatların itikadı sahihtir.
12. Namazsız tarikat, tasavvuf, şeyh, mürşid, derviş olmaz. Başlangıçta muhib namaz kılmasa bile, kısa zamanda namaza başlar.
13. Bir tarikat ki, bizim şeyhimiz çok büyüktür, öteki şeyhler pek küçüktür edebiyatı yapıyor, o tarikat, yoldan çıkmış bir tarikattır.
14. Ruhbanları, mürşidleri, şeyhleri, din büyüklerini erbab haline getirip putlaştıranlar azmış ve sapmış kimselerdir.
15. Gerçek tarikat ıslah eder (Kur’ana, Sünnete, Şeriata göre iyileştirir); ifsat eden tarikat bozuktur.
16. Gerçek tarikatlar şekle dışa değil, içe bâtına bakar. Tarikatta elbette tac, hırka, usul, erkan vardır ama esas ve asıl olan ilimdir, irfandır, nefs derecesidir, kemaldir.
17. Nefs-i emmâre derecesinde kalarak tarikat ve tasavvuf olmaz. Bir tarikata intisab eden kişi merhaleleri ve dereceleri kat’ ederek mânen yükselir, iyi insan iyi Müslüman, iyi kul olur.
18. Gerçek tarikatlar, ehliyeti liyakati istidadı olmayanları kabul etmezler. Önüne gelen tarikata alınır ve doldurulursa tarikat bozulur, dejenere olur.
19. Yaptıkları ibadetlerden, giydikleri tac ve hırkalardan dolayı ‘ucba düşen, kibre ve gurura kapılan, kendilerini dev aynasında gören, Müslüman kardeşlerini dışlayan ve aşağılayan, caka satan, hava atan, kendini beğenen kimseler gerçek sûfî değildir, sûfî karikatürüdür.
20. Muhammedî ahlakla ahlaklanmamış, islamî fazilet ve meziyetlerle bezenmemiş sözde sûfîleri geçiverelim…
21. Gerçek tarikat ve tasavvuf ile şöhret talebi, şöhret deliliği, şöhret elde etmek için her haltı yemek bir arada olmaz.
22. Gerçek tarikatlar israftan, lüksten, saçıp savurmaktan, dünya şatafatlarından, debdebeden, gurur kibir gaflet veren her şeyden, haramlardan ve şüphelilerden, azgınlıklardan uzak dururlar.
zzzzz
Biz Müslümanlar, kendimiz ayakta durmak, kurtulmak ve yükselmek, ülkemize devletimize (düzene değil) halkımıza hizmet etmek, zilletten kurtulup izzet bulmak, esaretten hürriyete hicret etmek istiyorsak gerçek tarikatları ve şeyhleri desteklemeliyiz.
Bozuk tarikatlardan ve sahte şeyhlerden uzak durmalı, onlardan şeytandan kaçar gibi kaçmalıyız..
Şeriata bağlı gerçek tarikatların hepsini Tarikat-ı Muhammediye bilmeli ve onlar arasında ayırım yapmamalıyız.
Sadece kendi şeyhimize değil, bütün icazetli şeyhlere hürmet etmeliyiz.
İcazeti olmayan, lakin Şeriata aykırı bir iş yapmayan Sünnî şeyhlere de hürmet etmeliyiz.
Tarikatlar hayırlı işlerde müsabaka eder, yarışır. Tarikat hizmetlerinde düşmanlık ve rekabet olmaz.
Şeyh uçurma, önümüze her gelen muhteremi gavs ilân etme aşırılıklarından ve saçmalıklarından uzak durmalıyız.
Hiçbir gerçek tarikat, yalana iftiraya gıybete tecessüse din sömürüsüne darbeye şarlatanlığa soytarılığa arivistliğe büyük günahları açıkta açıkça işlemeye ruhsat ve izin vermez.
Gerçek şeyh ve derviş öyle bir kimsedir ki, onun yüksek ahlakını, faziletlerini, meziyetlerini, doğruluğunu, emîn olduğunu, vatanseverliğini düşmanları bile kabul, tasdik ve teslim eder.
Kur’ana, Sünnete, Şeriata zıt ve aykırı bozuk şeytanî düzen ve sistemleri beğenen, onlardan razı olanlar gerçek tasavvuf ve tarikat mensubu değildir.
Gerçek şeyhler firaset sahibidir. Onlar Deccallara ve Kezzablara karşıdır. Deccalperest kişi şeyh değildir, müteşeyyihtir, şeyh taslağıdır.
Müslümanların paralarını ve mallarını toplayıp zimmetlerine geçirenler tarikatli değildir, tarikatçıdır.
Gerçek bir şeyhe intisab etmek isteyenler istihare yapsınlar. Rüyada birini görürlerse araştırsınlar, Şeriata aykırı bir hali yoksa, sağlam bir silsileye ve icazete sahipse, muttaqi ise bağlansınlar.
NETİCE: Kâmil mürşidler, geçek şeyhler yaşadıkları devirde Resulullah Efendimizin vekilleri, vârisleri, halifeleri durumundadır. Onlar, mü’minlerin kendilerine itaat etmesi gereken ülü’l-emrlerdir. Onlar Kur’anı, Sünneti, Şeriati, İslam ahlakını yaşayan kimselerdir. Onlar, râsih ve muttaqi ulema, âdil rüesa ile birlikte İslam’ın temsilcileridir.
Ruhâniyetleri üzerimize sâyeban olsun. Âmin.