Sen sırtını dayadığın YPG’yle ülkeni mi tehdit ediyorsun?
Sırtını PYD’ye, YPG’ye, YPJ’ye dayayan, bunu da gururla söyleyen HDP’nin bayan Eş Başkanı Figen Yüksekdağ, Türkiye’nin Menbiç’e müdahale etmesi durumunda “6-8 Ekim olaylarının tekrarlanacağını” müjdeliyor.
Kendisi anlatsın: “Menbiç’e dönük bir saldırı harekâtının başlatılması ve sürdürülmesi Türkiye’yi doğrudan etkiler. Dün nasıl 6-8 Ekim sürecinde Kobani’nin DAEŞ tarafından işgal edilmesi Türkiye’deki Kürt halkını, bizleri harekete geçirdiyse Menbiç’e yönelik saldırganlık yanıtlanacaktır.”
Bu açıklamanın bize anlattığı şeyi “anlamaya” çalışalım.
Birincisi, tehdit.
Büyük harfle tekrarlayalım: TEHDİT.
Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, kafa kâğıdında da muhtemelen “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır” yazan hanımefendi, elan ülkesiyle niza halinde bulunan ve “harici unsur” sayacağımız terör örgütünün yanında durarak (o örgütün sözcüsüymüş gibi yaparak), ülkesine savaş ilan ediyor... “Ben ülkemin çıkarlarını değil, YPG’nin çıkarlarını öncelerim (bu örgütün yayılmacılığını, işgal girişimini, provokasyonlarını, Türkiye’ye yönelik hasmane tutumunu desteklerim)” diyor.
Figen Yüksekdağ, İspanya, İngiltere yahut Fransa gibi bir ülkede yaşasaydı, bu cürümüyle “savaş suçlusu, ülkesine ihanet etmiş kişi” muamelesi görürdü, yargılanırdı. Kurşuna dizilmese de bir daha güneş yüzü görmezdi.
İkincisi...
Figen Yüksekdağ, Kobani’de sergilenen “işgal tiyatrosu”nun güdümlü aktörü DAEŞ’le, legal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ni eşitliyor; DAEŞ’in Kobani’ye yönelik hamlesiyle, Türkiye’nin bölgedeki “güvenlik hamlesini” bir tutuyor. Daha doğrusu, farklı zaruretlerle bölgede bulunan DAEŞ’le Türkiye’yi hem eşitliyor, hem de aralarında “ortaklık” vehmediyor.
Figen Yüksekdağ kafasına göre, ikisi de işgalci...
İkisi de katliamcı.
İkisi de Kürt düşmanı.
Üçüncüsü...
Figen Yüksekdağ, DAEŞ’in katlanması gereken “sonuç”la, Türkiye’nin katlanması gereken sonucun (yani maruz kalacağı muamelenin) aynı olması gerektiğini savunuyor. (Biraz daha açık sözlü olabilse, “Amerika Türkiye’yi bombalasın” diyecek. Anti-emperyalist Figen Yüksekdağ’la, FETÖ’cü yazarlar burada örtüşüyorlar.)
Dördüncüsü...
Figen Yüksekdağ yoğun olarak Arap ve Türkmenlerin yaşadığı Menbiç’in YPG unsurlarından temizlenmesini (yahut o bölgenin aslî unsurlarına kavuşturulmasını) “saldırı harekâtı” olarak değerlendiriyor... YPG’nin “demografik operasyonlarını” ise hiç görmüyor.
Beşincisi...
Figen Yüksekdağ, Türkiye’nin sınır güvenliğini korumak için aldığı tedbirlerin, “içerideki militanları” aracılığıyla provoke edileceğini söylüyor. Yani, sırtını dayadığı PKK eliyle, ülkesini tehdit ediyor.
Bu hanımefendinin bilmesi gereken şeyler var.
Kobani’ye yönelik DAEŞ girişimi, Türkiye’nin yardımlarıyla püskürtüldü. Türkiye, Peşmerge’nin geçişi için “koridor” açmasaydı, bir süre daha Kobani’deki tiyatroyu izlemek zorunda kalacaktınız.
Bu hanımefendinin bilmesi gereken ikinci şey şu:
DAEŞ Kobani’ye saldırdığında, bölgeden kaçan Suriyeli Kürtleri (sayıları 100 bine yaklaşıyordu), sizin savaş açtığınız Türkiye Cumhuriyeti devleti himaye etti. Onların güvenliğini sağladı, bakımını üstlendi.
Siz ne yaptınız?
Bu mültecilere yardım götüren TIR’ları yaktınız.
İlaç ve tıbbi yardım yetiştiren ambulansları devirdiniz.
Doktorları tehdit ettiniz.
Kızılay’ın kan şişelerini patlattınız.
Son olarak da şu:
Kobani işgal edildiğinde “militanlarınızı” sokağa döktünüz de ne oldu?
DAEŞ’e karşı mı savaştınız?
Hayır...
Kürt öldürdünüz...
Kurban eti dağıtmaya giden 14 yaşındaki Yasin Börü’yü parçaladınız ve cesedinin üzerinde zafer çığlıkları attınız.
Bu cinayetlerin hesabını vereceğinize, bir de kalkmış tehdit ediyorsunuz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.