ABD ve AB’den dost olmayacağını ne zaman anlayacağız
Yıllardan beri hep zarar gören biz oluyoruz. Yalanlarla kandırılıyoruz buna rağmen hâlâ kısaca Haçlı ittifakı olarak nitelendirmemiz mümkün olan ABD ve AB ülkeleri ile dost olunamayacağını görmüyor/göremiyoruz. Bir takım ittifaklar içinde birlikte olunsa da ilişkilerimizin tek yanlı bir aşktan öte geçmeyeceğini anlamamız için daha nelerle karşılaşmamız gerekiyor belli değil. Bunun için sadece Irak ve Suriye’deki gelişmeleri değerlendirmek yeterlidir. Mesela Irak’ın işgali ile bu ülkede ortaya çıkan otorite boşluğunun sebep olduğu istikrarsızlık sebebiyle terörle mücadelede çektiğimiz sıkıntılar, ödediğimiz ağır bedel bile ABD ve koalisyon ortakları (bazı AB ülkeleri) ile gerçek bir dostluğun oluşamayacağını görmek için özel istihbarata gerek yoktur. Çünkü Irak’ın işgalinin ardından bu ülkenin istikrarsızlaştırılması ile PKK terör örgütünün buradaki karargâhı koruma altına alınmış oldu. Öte yandan oluşturulmuş olan yarı özerk Bölgesel Kürt Yönetimi de Türkiye ve Suriye’deki Kürtlerin de aynı yönde harekete geçmesine zemin hazırladı. Daha doğrusu Haçlıların yüz yıl öncesine dayanan bölgemizin yeniden şekillendirilmesi ve bir Kürt devleti oluşturulması planının uygulamaya konulması anlamına geliyordu.
Irak işgal edilerek istikrarsızlaştırılırken Suriye’de farklı bir yol izlenmiş, 5 yılı aşkın bir süreden beri milyonlarca insan bu ülkeyi terk etmek zorunda kalırken, çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısının yarım milyonu bulduğu belirtiliyor. Suriye gelinen noktada terör örgütlerinin işgali altında bulunuyor. Bu işgalden ABD ve diğer sömürgeci ülkelerin rahatsız olmadığı da görülüyor. Hatta PKK’nın Suriye kolu PYD, ABD’nin açıktan her türlü desteğini alıyor. IŞİD’in bir anda Irak ve Suriye’de güçlenmesinin sebebinin de bu ülkelerde ortaya çıkan otorite boşluğu ve başta ABD olmak üzere sömürgeci güçlerin verdiği destek olduğunu söylemek yanlış olmaz. Irak ve Suriye’deki istikrarsızlıktan en büyük zararı Türkiye görüyor. Çünkü terör örgütlerinin kendilerine zemin oluşturmak istedikleri bir ülke görünümü veriyor. Bunun için Türkiye PKK, PYD ve DAİŞ terör örgütlerinin sürekli saldırısına hedef oluyor.
Ülkemize yönelik terör eylemlerinin giderek hız kazanması ister istemez bu örgütleri sınırımızdan uzaklaştırmaya yönelik operasyonu gündeme getirmiş ve yaklaşık bir haftadır TSK Suriye’de belli bir bölgeyi terörist unsurlardan temizle harekâtını sürdürmektedir. Yapılan iş aslında çok önceden gerekli bir hareket olmakla birlikte bu harekete başlamadan önce özellikle PYD’nin destekçisi ABD ile PYD’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesi hususunda mutabakat sağlandığını bununda TSK’nın Suriye’deki mücadelesinin IŞİD ile sınırlı kalması çerçevesinde kalması şeklinde olduğu anlaşılıyor. Karşılıklı yapılan açıklamalardan bu anlaşılıyor. Ancak; ABD’nin PYD sempatisi öylesine ileri boyuttadır ki, TSK hiçbir müdahalede bulunmadığı ve IŞİD’e yönelik operasyonunu sürdürürken PYD askerlerimize yönelik füze atışı yapınca karşılık verilmesi bile ABD’yi rahatsız ediyor. ABD ısrarlı bir şekilde TSK’nın PYD’ye vurmamasını istiyor. Hatta PYD vursa da karşılık verilmesinden rahatsızlık duyuyor. Buna karşılık AB ülkelerinin sergilediği tavrında samimiyetten ve dostluktan uzak olduğunu söylemeye bile gerek yok. Israrlı bir şekilde Türkiye’ye demokrasi dersi vermeye kalkanların darbe girişimini demokrasiye müdahale olarak algılamadıkları, hatta darbecilere destek verdikleri düşünüldüğünde Türkiye olarak ABD ve AB ülkeleri, kısaca Haçlı İttifakı ile dost olunamayacağını görmemiz gerekiyor. Bunun anlamı elbette tüm dünya ile ilişkimizi kesmek değildir. Ancak, düşmanlarımızı dost belleyerek bağrımıza basmanın bedelini ağır ödüyoruz. Hiç olmazsa bu bedeli ödemenin önlenmesi gerekiyor. Çaresinin ne olduğunu bu köşede her fırsatta dile getiriyoruz. Artık, Haçlı ittifakının düşmanca tavırlarından şikâyet etmekle bir sonuç alınamayacağını görmek durumundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.