Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Genç kardeşimle sohbet

Genç kardeşimle sohbet

1- Geçtiğimiz günlerde bir yazınızı okudum. Dinin omurgası adalet diyorsunuz, peki çoğu makam mevki sahibi olan ve kendilerini muhafazakar olarak tanımlayan kimseler neden adaletsiz davranıyorlar

Cevap: İnsan doğası gereği hataya meyillidir. Aslolan kişinin inandığı ile davranışları arasında tutarlılığın olmasıdır. Fakat kişi nefsi ile vicdanı arasında kaldığında nefsinin gösterdiği yönde hareket edebilir. Bu konuda aklını iradesini aktive edemeyebilir. Burada hatalı olan şahsın kendisidir, İslam değildir. Allah kusurlardan beridir, gönderdiği kitap kusurlardan beridir, kuranı yaşantı ile pratize eden HZ Peygamber örnek bir hayat sürmüştür. Eğer bu soruyu sorarken niyetiniz halis ise kötü ile iyi olanı ayırt edebilirsiniz. Kötü insanın kendisindedir, kör nefsinin emellerinde ve akılsızlığındadır. İslamda değil.

 

2- Paylaşımdan, adaletten bahsediyorsunuz, ama bakıyorum da çevremdeki dindar insanlar yoksulları gözetmiyor, insanların yardımlarına koşmuyor, etraflarında hiç yoksul yokmuş gibi yaşıyorlar.

Cevap: İslam yoksulların gözetilmesini emreder, özel mülkiyete karşı çıkmaz fakat zekat, sadaka ve hayır hasenatın arttırılarak mülkün paylaştırılmasını tavsiye eder. Elbette para bir imtihan vesilesidir. Eğer amaç haline getirilmişse kişinin putu olur. Eğer bir kişi hem dini savunuyor hem de parayı putlaştırıyorsa burada dinin bir suçu yoktur. Sorun kişinin inandığı değerleri hayatı ile bütünleştirememiş olmasıdır. Bu nedenle hatanın ferdi bir durum olduğunu fark edip bu kişiye hakkı anlatmak gerekir.

 Ahiret için bir konuklama mekanı olan dünya kazanç devşirmek için bir imkandır. Fakat burada elde edilen kazancın ahrete bir uzantısı olmalıdır.Yapılan her işte Allahın rızası aranmalıdır.

 

3- Dini konularda yeterli bilgim yoktur. Fakat büyükbabamdan dinlediğim kadarıyla HZ Peygamber tevazu sahibiymiş ve Müslümanlara bu hal üzere yaşamalarını tavsiye etmiş. Bugün çevreme bakıyorum da, tesettürlü hanımların, sakallı ağabeylerin çoğu kibir ve bencillik hastalığına tutulmuşlar. İnsanların sorunlarına karşı duyarsız kalıyorlar. Kendilerini dev aynasında görüyor kimseyi beğenmiyorlar. Buna ne dersiniz

Cevap: Resulullah tevazu sahibiydi, insanlara kibre kapılmamaları için ölümü düşünmelerini ve yaşamlarını kritik etmelerini tavsiye ederdi. Fakat insanoğlu kontrolü elinden bıraktığı anda fıtratından uzaklaşıyor, kendisine mülk bahşeden Allah’ı unutup her şeyi kendinden bilmeye başlıyor. Zayıflar üzerinde baskı kuruyor, kendini yüksekten göstermeye çalışıyor. Kültürümüzde haddini bilmek diye bir söylem vardır. Haddi bilmek demek insanın nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilmesi ve bu doğrultuda hareket etmesidir. Hepimiz toprakla akrabayız ve yine toprakla buluşacağız.

Dünyaya insanca yaşamak için geldik. İnsanca yaşamak, iman, ibadet, adalet, sefkat, merhamet ve tevazu gibi değerlere sahip olmakla mümkün olabilir. Başta da dediğim gibi insanoğlu fıtratıyla zıtlaşmaya ve kendinden uzaklaşmaya müsait bir varlık. O yüzden Resulullah en ağır şartlarda dahi bilinci ayakta tutmayı tavsiye etmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi