Allah bu sorumluluğu inananlara yüklemiştir
İslam’a göre savaş arızi bir durumdur, hakların korunması için elzem hale gelmişse, sabit kaidelerin korunması esas alınır. Hz. Peygamber ve onun takipçileri savaş ortamında karşı tarafta yer alan kişiyi, kadın erkek çocuk yaşlı genç kim olursa olsun insan olarak değerlendirmiş ve haklarını koruma altına almıştır. Resulullah müşriklerle yapılan savaşlarda “kadınlara çocuklara ve kendilerini ibadete vermiş kişilere mabetlere ilişmeyin, ağaçları yakmayınız, hayvanlara zarar vermeyin insanların mallarına zarar vermeyin” buyurmuş, temel hakların korunması için tavsiyelerde bulunmuştur. Savaş hiçbir zaman birey ve toplumların haklarını gasp etmek için yapılmamıştır, onlar hakların korunması ve adaletin tesisi için mücadele etmişlerdir. Düşman safında yer alan kişilerin birçoğu belki de hayatlarında ilk defa adalet ve merhamet gibi değerlerle tanışmış ve pek çoğu İslam’a tabi olmuşlardır.
İslam insana sahip oluğu öz itibariyle özel bir değer biçer. Nitekim Hz. Peygamber, her çocuğun İslam fıtratı üzerine doğduğunu, sonradan çevrenin ya da ailenin etkisi ile özünden uzaklaştığını ifade eder. İslam’ın çekirdeği insanın fıtratına kodlanmıştır. Kişi isterse bu çekirdeği besleyip, ebedi bir mutluluğa ulaşır, cennet ehli bir kişi olup bütün insanlığın önünde yer alabilir. Nitekim İslam insanı sosyal statüsüne göre değil sahip olduğu öz üzerinden değerlendirir ve onun özüyle kucaklaşmasını ister.
Kur’an’ı benliğinde taşıyan Resullah savaşı bir yıkım değil bir inşa süreci olarak görmüştür. Savaş esnasında ölen düşmanların sadece dirilerinin değil ölülerinin de haklarının korunmasını tavsiye etmiş, cesetlere saygısızlık yapılmasını yasaklamıştır. Onun bu yaklaşımı sonucunda, kendisine kılıç çeken kişilerin çoğu İslama tabi olmuş ve bütün yaşamlarını Allah’a adamışlardır.
Günümüzde küresel güç odaklarının yol açtığı, kaos ve katliamlarda sadece fertler değil asli değerler de katledilmektedir. Küresel despotlar hiçbir sınır tanımıyorlar. Toprağa serilmiş cesetler, dermanı tükenmiş yaşlılar, kurşunlanmış bebeler, yürekleri dağlanmış analar merhamet damarları tıkanan eşkıyalar için hak hukuk hiçbir şey ifade etmiyor. Kendilerini demokrasi hak ve özgürlükler üzerinden tanımlayan küresel odaklar ötekileştirdikleri halkları yeryüzünden kaldırmak ve dünyanın efendisi olmak istiyorlar. Bu uğurda mazlum halklar katlediliyor, topraklarından sürülüyor, Özvatanlarında parya hayatı yaşıyorlar. Eğer bizler yeryüzünde dökülen kanlara sessiz kalmaya devam edersek insanlığı ayakta tutacak değerler büyük yaraca alacaktır. Unutmayalım Rabbimiz bu değerleri yaşamanın ve yaşatmanın sorumluluğunu inananlara vermiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.