Deprem telgrafı
* Deprem telgrafı: Ayak sesleri duyulan depreme hazırlıklı mıyız, hazırlanıyor muyuz.. İstanbul’da bu konuda ne gibi tedbirler alınıyor… Bir ara on binlerce ceset torbası alınmıştı, onlar çürümüştür sanırım… Oturduğunuz bina çürükse, nakl-i hâne etmeyi düşünüyor musunuz.. Şehirde, depremden sonra, evleri yıkılanların çadır kurabileceği boş mekân kalmadı gibi… 1999 depreminden sonra akıllandık mı.. Deprem konusunda Japonlar ile aramızda ne gibi farklar var..
* Lâf ile bazı prensiplere sahip olmak kolaydır da, onları hayata uygulamak çok zordur. Bunlardan biri kendini beğenmemek, eski tâbirle “kendüyi cümleden ednâ bilmektir.” Bendeniz kendimi beğenmiyorum ama bu prensibi hayatıma tatbik edebiliyor muyum.
* Muhterem bir zata: Zat-ı âlinizi faziletli ve nice meziyetlere sahip bir kimse olarak bilirim ve size hürmet ederim. Faziletli olduğunuz için kendinizi beğenmezsiniz ve erdemlerinizle övünmezsiniz. Bu fakir, faziletli olmadığım için sizinle birlikte yükseklerde uçamam. Refakat edemediğim için bendenizi mâzur görmenizi istirham ederim efendim.
* Rahmetli Şeyh Mehmed Zâhid Kotku efendi hazretlerini yakından tanıdım. İcazetli gerçek bir şeyh idi. Şeriata ve Sünnet’e sımsıkı bağlıydı. Ehl-i nasihat ve ehl-i dua idi. En büyük keramet olan istikamet sahibiydi. Çok kişiyi irşad etmiş, hidayetlerine vesile olmuştur. Üzerimde hakkı vardır. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.
* O zat kadim dost ve arkadaşlarımdandır. Aleyhimde yazdıklarına cevap vermekten, onunla polemik yapmaktan hayâ ederim. Kendimi müdafaa etsem dedikoducuların, çoluk çocuğun, geveze ve zevzeklerin diline düşmekten korkarım ve bu yüzden sesimi çıkartmam. Eski dostluk adına helâl ü hoş olsun.
* Dindar bir Müslüman kelamdan önce selam eder. Müslümanlar kendi aralarında yazışırken, mutlaka selamla başlamalıdır. Muhatap Müslüman değilse, selama karşı alerjisi varsa, iyi günler, merhabalar denir.
* Pazar günü bitpazarında tesettürlü, sadece gözleri görünen Suriyeli bir hanımdan, kendisine yardımcı olmak maksadıyla birkaç parça eşya aldım. Aldıklarımın içinde kaliteli kumaştan bir ceket vardı. Üç lira istedi!..
* Üniversite bitirmiş bir gence hüsn-i hat öğrenmesini tavsiye etmiş ve ona üstad bir hat hocası bulmuştum. Sarıklı bir din hocası, karşı çıkmış, ne lüzumu var demiş ve vaz geçirmiş. Ne günlere kaldık.
* On yedi yaşında dindar bir gence: Çok asabi imişsiniz. Babanız, dedeniz yaşındaki kimseleri azarlıyormuşsunuz. Âniden parlıyormuşsunuz. Lütfen ziyaretime gelmeyiniz.
* Onu ilk defa gördüm. Genç yaşına rağmen çok olgun, kibar, nâzik, edepli, mütevâzı idi. Araştırdım, bir tarikata mensupmuş. Şeyhinin ellerinden öper, hürmetlerimi arz ederim.
* Camiin önünden geçerken minarelerindeki hoparlörden çok yüksek sesle ezan okunmaya başladı. Ezan kutsaldır, lakin o müezzinin sesi bed idi, usûl erkân bilmiyordu, avaz avaz bağırıyordu. Camiye girmedik. Günahı bizim mi, yoksa onun mu, bilemiyorum. Allah hepimizi afvetsin.
* Sanat, estetik, güzellik kültürüne ve boyutuna sahip olmayan kimselerin din hizmeti yapmaları çok zordur. Hadîs-i şerifte “Allah güzeldir, güzeli sever” buyuruluyor. İslam güzellik dinidir.
* Cuma ezanı okunur okunmaz, hiç vakit geçirmeden ilk sünnet kılınmalı, hutbe uzatılmamalıdır. Memur var, talebe var, abdestini tutamayan ihtiyar var, işi gücü olan var, geçim derdi olan var… Cuma namazını geciktirmek, hutbeyi aşırı şekilde uzatmak dinen caiz değildir…
* Rastgele kitap okuyarak İslam öğrenilmez. İslam, icazetli hocalardan ve kâmil mürşidlerden öğrenilir. İslam’ı doğru şekilde öğrenmek isteyen şu ilimlerin özetini hocalarından okumalıdır: 1. Akaid… 2. Fıkıh… 3. Ahlak… Din, Ehl-i Sünnet hocalarından öğrenilir. Sapık ve bozuk fırkaların mensuplarından, bid’atçilerden öğrenilmez. Evinde kendi keyfine göre kitap okumakla din öğrenilebilseydi, insanlar tıp kitaplarını okumak suretiyle doktor, uçak kitaplarını okumak suretiyle pilot olabilirlerdi.
* Hz. Ebû Bekir radiyallahu anh efendimiz, Peygamberlerden sonra (hepsine selam olsun) insanların en hayırlısıdır. Cennetle müjdelenen on kişinin birincisidir. Ona dil uzatan, ona saygısızlık eden, onu hafife alan, ona gereken hürmeti göstermeyen kimseler bî-edebtir, sözleri dinlenmez.
* Naylon müctehidler… Sümüklü müctehidler… Dall ve mudill olanlar…
* O büyük mahalle muazzam bir vakıf arazisinin yağmalanması suretiyle oluşmuştur. Orası lânet tehdidi altındadır. Orada huzur, sükun, âsayiş, barış olmaz… Orada sık sık terör, otobüs yakma, polise saldırma olur.
* Başı örtülü kadın üç eteğe (belden aşağısı üç parçadan oluşan eski bir elbise türü) benzer hafif bir dış elbise giymişti. Ön iki parçası cırtlak mavi, arka parçası cırtlak kırmızı idi. Eteklerini savura savura yanımızdan geçti. En dikkatsiz insanlar bile onu görüyor ve ona bakıyordu. Bu tesettüre Şer’î tesettür demek için deli olmak gerekir. Basbayağı şeytanî tesettürdü onunkisi.