Soru sormayı seven bir toplumuz
ÇOCUKLAR hayatı soru sorarak öğrenirler. Hemen her fırsatta anne babayı sıkıştırır ve sordukları sorularla dünyaya adapta olmaya çalışırlar. Yaşamın üçüncü yılında ise çocuk sorularını daha da ileriye götürür, ölüm Cennet ve ahiret hakkında sorular sorar ve fıtratındaki o çekirdeğe ulaşmaya çalışır. Sorular çocuğun kapılarıdır, her gün yeni bir kapıyı çalar ve içeri girmeye çalışır.
Çocuk sorular aracılığıyla ailenin ve toplumun kurallarını öğrenir ve bu kuralları içselleştirir. Ergenlik döneminde ise sorular yeniden gündeme gelir ve genç kişiliğinin yapıtaşlarını oluşturabilmek için yeni arayışlara girişir.
Ben kimim
Bundan sonraki hayatım nasıl olacak
Kendimi ne ile tanımlayacağım
Kime benzemek istiyorum
Bu sorular gencin kendini tanımlamasına ve kimliğini oluşturmasına yardımcı olur.
Kendilerine yol ve yön gösterecek kimse bulamayan bazı kişiler de hakikate soru sorarak ulaşırlar. Sordukları sorular onları İslam’ın aydınlığına taşır ve bütün yaşamlarını dava uğruna harcarlar. İslam’la sonradan tanışmış kişilerin yaşam öykülerine baktığınızda bunu görebilirsiniz.
Soru sormak elbette akıllı kişinin işidir, insan istikamet üzere yaşayabilmek için yaşamını kontrol altında tutmak zorundadır. Sorular aynı zamanda insanın kendisiyle ve çevresiyle ilgili farkındalığını geliştirmesine ve bilincini ayakta tutmasına yardımcı olur. Fakat bunun için sorulan sorunun doğru bir hedefe yönelmesi ve doğru kişiye sorulması gerekir. Gereksiz sorulan soruların ise ne kişiye ne de karşı tarafa faydası olur. Nitekim toplum olarak soru sormayı çok seviyoruz. Fakat sorduğumuz soruların büyük bir kısmı hedefi olmayan bir yolcuya benziyor.
İnsanlarımız soruları bir iletişim aracı olarak görüyor ve hiç işe yaramayacak soruların peşine takılarak karşı tarafı yoruyor. Mesela otobüstesiniz, yanınıza hiç tanımadığınız bir teyze oturuyor. Şöyle bir süzüyor sizi sonra başlıyor sormaya… Nerelisin, kaç çocuğun var, nereye gidiyorsun, kayınvalidenle beraber mi oturuyorsun, ne kadar maaş alıyorsun… Sorular devam ettikçe siz biraz daha geriliyorsunuz ve hiç tanımadığınız bir kişinin işine yaramayacak onlarca soruya aynı anda cevap vermek zorunda kalıyorsunuz.
Resmi kurumlarda da durum bundan farklı değil. Canım vatandaşımız elini kolunu sallayarak giriyor içeri ve memuru soru yağmuruna tutarak enerjisini düşürüyor. Verilen cevaplardan ikna olmuyor aynı soruyu tekrar tekrar sormaya devam ediyor, yarı yoldan dönüyor bir kez daha soruyor olmadı evine gidiyor bir de telefon açıp soruyor. Başta da dediğim gibi insan doğruya ancak soru sorarak ulaşabilir. Fakat bunun için doğru kişiye doğru sorular sormak gerekiyor. Bu da yetmiyor sorulan sorunun zamanını dikkate almak gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.