Bir Ademin hikâyesi
Adem kendini hayatın kıyısında değil, tam merkezinde görmektedir. İlerlemiş yaşına rağmen kırmadık gönül, katletmedik değer bırakmamakta ve yaşamın hep böyle devam edeceğine inanmaktadır. İki karısı, dört çocuğu ve çevresinde pervane olan onlarca hizmetkârı vardır. Fakat hepsi onun zulmünden nasiplerini almaktadır. Habislik ona deden miras kalan bir hastalıktır. Dede de tıpkı kendisi gibi merhametten yoksun bir adamdır ve köyde zulmetmedik yoksul bırakmamıştır. Adem dededen devraldığı ekonomik gücüne yaslanarak astığım astık kestiğim kestik demeye devam etmektedir. Köylük yerde kimse ona sesini çıkaramamakta aman susalım bir zarar görürüz deyip sessizliğe çekilmektedir. Adem için bir insanın canını yakmak, birine zarar vermek, birine göz dağı vermek zevkli bir iş haline gelmiştir. Kötülük yapmaktan zevk alınır mı diye sormayın, eğer öyle olmasaydı ezenler ve ezilenler diye bir söylem olmazdı. Öyle olmasaydı yaşlı coğrafyamızı inleten çığlıklarla karşılaşmazdık. Öyle olmasaydı savaşlar olmaz ve onlarca çocuk yetim, onlarca kadın dul kalmazdı. Adem icra ettiği kötülüğü aile içi ilişkilerine de taşımaktadır. Oğulları, kızları ve eşleri de bundan nasiplerini almakta ve dokunulmaz adamın zulmüne maruz kalmaktadırlar. Ne çocuklar ne de eşler konuşma, söz söyleme hakkına sahip değillerdir. Adem adalet, merhamet paylaşım, sevgi gibi değerlerle hiç tanışmamış, tanışmayı aklından dahi geçirmemiştir. Ona göre maddi gücü elinde tutan kişi zaten iyidir, söz sahibidir ve her şeyi hak etmektedir. Yoksullar ise mahrum doğmuş mahrum ölmeye mahkûmdurlar. Günlerden bir gün Adem’in oğullarından biri çıkar ve babayı içinde bulunduğu karanlık çukurdan aydınlığa İslam’ın ışığına çekmeye çalışır. Fakat baba, daha dünkü çocuğun kendisine nasihat etmesini bir türlü hazmedemez ve oğlunu evden uzaklaştırır. Adem hayatta hiçbir şeyin değişmeyeceğine, yaşlılık, acizlik, yoksunluk gibi sorunların kendisine ulaşamayacağına inanmaktadır. Oysa zaman geçip gitmiştir ve hiç beklemediği bir zamanda amansız bir hastalığa yakalanmıştır. Fakat ne başında dua eden biri ne de teselli vereni vardır. Yalnızdır ve gücünü kaybetmek ona yaşadığı hastalıktan daha fazla acı vermektedir. İlgisiz ve bakımsızdır. Sevgisizliğe terk edilmiştir. Dünyanın en yoksul insanıdır. Bu zor günlerinde ona yardımcı olan tek bir kişi vardır, kendisine hakkı tavsiye eden iyi yürekli oğlu. Bir an acaba onun sözünü dinlese miydim diye düşünür fakat kör gururu engel olur ve kararından vazgeçer. Adem hatalarla dolu hayatının kendisini nereye sürüklediğini görür gibi olur fakat geri adım atmaz, bulunduğu noktada direnmeye devam eder…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.