Yapraklar döküldü
Sonbaharda sararmış bir yaprak düşer ayaklarınıza. Tabiat mesajını vermiş gitmektedir. Rüzgâr toprağa yayılan kirleri süpürürken bir şeyler fısıldar kulaklarımıza. Birkaç ay önce gök kubbede yükselen güneş bulutların arkasına gizlenmiştir. İçimize kasvet veren o loş hava bizi çok ötelere götürür. Ve gözlerimiz ağaçların o çıplak dallarına takılır. Okuruz tabiatı. Hayat ölüm ve ölüm ötesi…
Geçen her mevsim bize ölümü yeniden hatırlatır. Düşen yapraklar, önümüz sıra giden ahiret yolcuları, yağmur, güneş toprak bize ölümlü olduğumuzu fısıldar. Fakat insanlarımız nedense ölüm düşüncesini hep yaşlılara yakıştırırlar. Bir yaşlının dünyaya bağlığını ölümden söz etmemesini şaşkınlıkla karşılarken bir gencin ölümü düşünmesini kabul edemezler. Oysa geçen her mevsim hiçbir varlığı atlamadan her canlıya aynı mesajı veriyor. Hayat ölüm ve ölüm ötesi….
Allah’ın doğaya koyduğu kanundur, yapraklar hep sonbaharda dökülür. Fakat hazan vakti gelmeden dökülen onlarca yaprak vardır, güneşin gelme vakti yaz mevsimidir. Fakat kış mevsimi yağan karın ardından güneşin gök kubbede gülümsediğini görürsünüz. Yaz sıcağında havanın aniden karardığını ve yağmurun bastırdığını görürsünüz. Ölümü yaşlılara yakıştırırken bir genci ahret yolcuğuna uğurlarsınız. Zira ölüm her insanın ortak kaderidir ve kapımızı ne zaman çalacağını bilemeyiz.
Hemen her gün dünyaya onlarca insan veda ediyor, onlarca bebek ise aramıza katılıyor. Günler aylar yıllar yaz yağmuru gibi geçip gidiyor. Dünya dönmeye insanlar yaşam serüvenlerini tamamlamaya devam ediyorlar. Değişmeyen tek şey var o da insanın vurdumduymazlığı. Sanki her şey durağanmış gibi insan gözleri kapalı yaşamaya devam ediyor. Ne kulaklarına çarpan sesleri işitebiliyor ne de gözlerine ilişen mesajları okuyabiliyor. Olduğu yerde öylece kalıyor. Ne garip!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.