Hesap sormak, bedel ödetmek
Hesap sormayı, bedel ödetmeyi, vurduğu yerden ses getirmeyi çok seviyoruz.. Hani kimseye İlahlık ve Rablik taslamayacak, “raina” demeyecek, “unzurna” diyecektik!
Özür diletmek, cezalandırmak, göz açtırmamak, yılanın başını küçükken ezmek..
Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder..
Kehf 23: Hiçbir iş hakkında «Bunu yarın yapacağım» deme.
“La galibe İllellah!”
İnsan aciz bir kuldur. “La havle vela kuvvete illa billah”. Allah’tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur.. Allah hiç kimseye muhtaç değildir. Dilerse kâfirleri, hatta Şeytan’ı bile dinine hizmet ettirir..
“Şöyle olmasaydı, böyle olmazdı” demeyin. “Ben olmasaydım”, “ben yapmasaydım”, “şu olmasaydı bu olmazdı” gibi sözler Müslümanca bir aklın ürünü değildir..
Yok, bazı şeyler “kaderimiz değil”miş, yok biri çıkıp “kaderimizi değiştirecek”miş. Yok öyle şeyler. Allah (cc); bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimize, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.
“Ben” değil “biz” de farketmez. “Benim liderim, örgütüm, şeyhim” de farketmez!
Affetmek, merhamet etmek, şefkat.. Kötülüğü iyilikle uzaklaştırmak.
Hani diyorduk ki, “iyiliğe iyilik her kişinin kârıdır, kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır”.
Hz. Yusuf’u örnek veriyorduk. Hani o kendini kuyuya atan kardeşlerini, affetmişti. Hani Hz. Peygamber de, Mekke’nin fethinde “kardeşim Yusuf’un kardeşlerine söylediği gibi söylüyorum” diyordu ya.
Allah bizi “bilişelim” diye yarattı.. Bilişmiyoruz. “Bilelim bilişelim, dünya kimseye kalmaz”. Kimse kendi zannı konusunda ihtiyad etmiyor, ne yazık ki! Oysa bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.. Biz bilmeyiz Allah bilir..
Boşuna günde 40 kez “Bize hakkı hak, batılı batıl göster, Hak’da toplanmamızı nasib et” demiyoruz..
Hani istişare ve şura yapacaktık.
Rahman ve Rahim olan Allah’tan söz ediyoruz da, Allah’ın bu sıfatlarının bizim hayatımızdaki karşılığı ne!
Hani Müslümanlara, mazlumlara, miskinlere karşı merhametli, zalimlere karşı celadetli olacaktık..
Birbirimizi kendi fikrimize getirmek, kendi yolumuza çağırmak değil, birbirimizi Allah’a, resulüne ve kitaba çağıracaktık.
Haber veriyorum: Affetmeyenler affedilmeyecek.. Başkalarına haddini bildirmeden önce hepimiz haddimizi bileceğiz..
Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatini Alla bize öbür dünyada gösterecek.. O zaman çoğumuz yapıp - ettiklerimizden pişman olacağız..
Hiç birimiz vazgeçilmez değil. Mahkeme kadıya mülk değil. Biz de gideceğiz, dünya hayatı kıyamete kadar devam edecek..
Kim neyi ile kibirlenirse ya da kim neyi ihtirasla ister veya neyde ısrar ederse Allah o kişiyi o şeyle imtihan eder.. Kişi gururlandığı şeyden mahrum bırakılır.
(Kehf / 32-43) “Onlara şu iki kişinin halini misal getir. Onlardan birine iki üzüm bağı lütfettik, bağların etrafını hurma ağaçlarıyla donattık ve bahçelerin arasında da ekin bitirdik. Her iki bağ da meyvesini verdi, hiçbir şeyi eksik bırakmadı. O iki bağın arasında da bir ırmak akıttık. O şahsın başka serveti de vardı. Arkadaşıyla konuşurken ona “Benim, dedi, malım ve servetim senden çok olduğu gibi, maişet, çoluk çocuk bakımından da senden daha ilerdeyim.” Bu adam gururu yüzünden kendi öz canına zulmeder bir vaziyette bağına girdi ve “Zannetmem ki bu bağ bozulup yok olsun, kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Bununla beraber şayet Rabbimin huzuruna götürülecek olursam o zaman elbet bundan daha iyi bir akıbet bulurum” dedi. Konuşma esnasında arkadaşı bu şahsa ‘Ne o’dedi, ‘yoksa sen, senin aslını topraktan, sonra da bir damla meniden yaratan, sonra seni böyle tam mükemmel bir insan olarak yaratan Rabbini mi inkar ediyorsun.? Fakat Allah benim Rabbimdir ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmam. Benim servetimin ve çoluk çocuğumun sayısının seninkinden daha az olduğunu düşündüğüne göre, bağına girdiğinde maşaallah, Allah ne güzel demiş ve yapmış, ondan başka gerçek güç ve kuvvet sahibi yoktur’, demeli değil miydin? Olur ki Rabbim senin bahçenden daha iyisini bana verir ve senin bahçene gökten bir afet indirir de bağın kupkuru toprak kesilir yahut bağının suyu çekilir de ondan artık büsbütün ümidini kesersin. Çok geçmeden serveti kül oldu. Sahibi bu hali görünce bağın çökmüş çardakları karşısında yaptığı masraflarına, harcadığı emeklerine acıyıp avuçlarını ovuştura kaldı. ‘Ah’ diyordu, ‘ne olaydım, Rabbime ibadette hiçbir şeyi ortak yapmamış olsaydım.’ Hasılı o, Allah’tan başka kendisine sahip çıkacak bir topluluk da bulamadı, kendi kendini de kurtaramadı.”
Tevazu kişiyi Allah katında yüceltir, Allah (c.c) yeryüzünde kibirle yürüyenleri alçaltır..
“Tekasür” suresini okumaz mısınız? Ne tarihiniz, ne soyunuz sopunuzla, ne servetiniz ne de gücünüzle övünemezsiniz.. Övünürseniz Allah onun hesabını sizden sorar.. Dünya nimetlerinin çokluğu ile övünmeyin.. Allah’ın lütfu ile ikram ettiği şeyleri siz de kullarına ikram edin, size teşekkür edenleri mülkün gerçek sahibine yönlendirin.
“Bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar, az gülerdiniz” diyen Peygamberimizin, ahir zamana ilişkin uyarıları konusunda daha dikkatli olmamız gerekmez mi?
Yetimin malına el uzatanlara, kamu malı kendine emanet edilen, şehremanetini üstlenip, emanete hıyanet edenlere, işi ehline ve liyakat sahiplerine vermeyenlere, yalan söyleyen, iftira atan, işine hile karıştıranlara veyl olsun.. Allah (c.c) onların işlerini sarp dağlara sardırsın!
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.