Golf sahasından Aktütün'e kaç tane Türkiye var?
Bir gürültü kopmazsa hiçbir şeyden haberdar olmuyoruz. Sessizliğin hüküm sürdüğü günlerde ne tür hazırlıkların yapıldığını öngörmüyoruz. Sessizlik büyük gürültülerden daha tehlikelidir. Sessiz gerilimlerin nasıl yönetildiğini algılayamazsak her olay, her kriz, her gerilim bizi hazırlıksız yakalayacaktır. Öyle de oluyor.
Öyle olmuyor mu? 17 askerin şehit edildiği Aktütün faciası'nı aklımıza getirebildik mi? Bırakın öngörebilmeyi, olayın kendisini ne zaman duyduk? Hele hele Dağlıca saldırısı gibi bir hazin olayı yaşamışken. Günlerce bölgeye yığınak yapılmasına rağmen, yüzlerce kişinin bölgede mevzilenmesine rağmen, nasıl oluyor da yine hazırlıksız yakalanabiliyoruz!
Biz burada bazı şeylerin olabileceğini, benzer sessiz gerilimlerin izini sürdüğümüz için söylüyoruz. Bu yüzden de önce yargılanıyoruz sonra haklı çıkıyoruz. Maalesef!..
Dün dikkat çeken bir haber duyuldu. İran, Türkiye hava sahasından geçen ancak kendi hava sahasını ihlal eden bir uçağı zorla indiriyor. Erbil'den kalkan uçakta 5 ABD'li generalin olduğu ortaya çıkıyor. Bu generaller tam 30 saat sorgulanıyor. Hava sahası ihlalinin kasıt değil ihmalden kaynaklandığı anlaşılınca da uçak serbest bırakılıyor. Tıpkı 2007'nin Mart ayında Basra Körfezi'nde İran karasularına giren 15 İngiliz askerin 13 gün boyunca sorgulanması gibi bir olay. O kriz de büyümeden atlatılmıştı.
Son olayı bilmiyorduk. Ancak başka olayları biliyorduk. Ortada dünyanın en büyük krizlerinden biri var, günü gününe izlediğimiz. Bir ayrıntıyı kaçırırsanız olayın bütününü de kaybediyorsunuz. Benim dikkatimi yeniden İran krizi üzerine çeken olay başka bir şeydi.
İsrail'in Haaretz gazetesi pazartesi günü Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner'le yaptığı bir söyleşiyi yayınladı. Fransız bakan özetle şunu söylüyordu: “İsrail İran'ın nükleer tesislerine saldırmaya hazırlanıyor. Tahran nükleer silaha sahip olmadan önce bu saldırı gerçekleşecek.”
ABD askerlerini taşıyan uçağın zorla indirilişi değil, asıl bu tür bilgiler yaşanabilecekler hakkında gerçekçi bilgiler sunuyor. Bu yüzden de bazen olaylardan değil, bilgilerden, gelişmelerden, tavırlardan ve hazırlıklardan hareketle sonuçlara ulaşmak, neler olabileceğini öngörmeye çalışmak gerekiyor. Hepsinde şunu görüyoruz: Ansızın bu bölgede her şey olabilir. Çünkü inanılmaz bir stres birikiyor. Ve bu “her şey” işte o sessizlik günlerinde hazırlanıyor.
İran şüpheli bir uçağı indiriyor ve kendi güvenliği gereği yapması gerekeni yapıyor. Bunlar ABD'li general olsa da sorguluyor. Biz, bırakın öyle bir heyeti, Kuzey Irak'tan Türkiye'ye geçebilen yüzlerce PKK militanını bile göremiyoruz, izleyemiyoruz.. Sonra da ağıtlar yakıyoruz, kusurlarımıza bahaneler üretiyoruz.
Biz tepemizde gezinen işkence uçaklarına bile bir şey diyememiştik. Biz, Kuzey Irak'tan şehirlerimize taşınan patlayıcılara bile bir şey diyememiştik. Biz, “anlık istihbarat” tesellisine sarılıp kaldık. Şunu bilmeliydik: Sadece ve sadece kendimiz bir şey yapmaya şartlanmalıyız. Başkasından hiçbir beklentimiz olmadan.
TSK'nın bütçesi yetersiz.
Yasal engeller elimizi kolumuzu bağlıyor.
Yağmurluk giydikleri için termal kameralar algılamıyor.
Ağır silahlarla saldırdılar, 400 kişiydiler.
Kuzey Irak'ta rahat hareket imkanları var.
Arazi yapısı orada tutunmayı engelliyor. vs.
Hepsi doğru olabilir. Mücadele şansını azaltabilir. Bunlara birkaç madde de biz ekleyelim:
“Anlık istihbarat” diye bizi kandırıyorlar.
Bu sadece PKK'nın saldırısı değil.
Artık bu bölgede karşımızda PKK'nın dışında bir güç olduğunu kabul etmeliyiz. Adeta bir devlet gücüne sahip, adeta dünyanın en güçlü ülkelerinin askeri ve istihbarat desteğine sahip bir ordu olduğunu bilmeliyiz.
Başkentten başkente konuşmak, karargahtan karargaha “askeri diplomasi” yürütmek işe yaramıyor.
Kuzey Irak'tan dağları aşıp kilometrelerce yol yürüyerek gelen, o kadar ağır silahı katırlara yükleşip taşıyabilen, günlerce bu hazırlığı devam ettiren yüzlerce kişi, bir karakolun etrafını sarıp mevzi savaşı yapıyorsa, burada bırakın “anlık istihbarat”ı çıplak gözle bile istihbarat yok demektir. Varsa başka bir gerçek çıkıyor ortaya:
Yüzlerce PKK mensubunu (tabi hepsi PKK'lıysa) ve ağır silahları oraya başkaları taşıyor. Barzani'nin araçları mı yoksa Irak'taki ABD birliklerinin kullanımındaki helikopterler mi?
Sadece Aktütün'deki 17 şehit değil. Günlerdir Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun bir çok köşesinden şehit haberleri geliyor. On günde toplam kaç şehit eder… Toplayalım ki durumun vahametini görelim.
Saatlerce çatışma yaşanıyor. Gündüz başlıyor gece yarılarına kadar. Türkiye'nin bir ucundan diğerine yolcu uçakları bir buçuk saatte ulaşıyor. Hiçbir yerden mi birkaç savaş uçağı kaldırılamadı? En azından moral vermek için. Yapılmış olması gerekeni yapmış olmak için. En azından…
Bu ülkenin gencecik insanları o zirvelerde can verirken o uçaklara emir vermesi gerekenler golf oynuyorlarmış… Sokaktaki insan bunu düşünüyor. Ben de bunu düşünüyorum. Zira ölüm üzerine, kan üzerine konuşuyoruz burada. Öyleyse saatlerce süren çatışma sırasında golf oynayanların bu ülke için, vatan için söyleyecekleri hangi sözü vardır acaba!
“Vatan sağolsun” diyerek bedel ödeyenlerle vatanseverlik tutkusunu kimseye terk etmeyenler arasında kaç tane farklı ülke var? Kaç tane Türkiye var!
Küresel ekonomik kriz, gerçekten küreselleşiyor ve bütün dünyayı sarıyor. Ekonomik olmaktan çıkıp siyasal krize, toplumsal kaoslara dönüşüyor. Bu kriz, dünyanın bir çok bölgesinde gerçekten sıcak savaşlara yol açacak. Bu savaşlar, Türkiye'nin hep uzağında mı olacak sanıyoruz biz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.