Müslüman Türkçe
CEZAYİR’de bazı İslam düşmanı laik entelektüeller ve akademisyenler, eğitimdeki iflası ve geriliği Arap diline bağlıyorlar.
Onlara göre Arapça İslam’la çok iç içeymiş, lisan kutsallaştırılmışmış, Arapçanın laik ve din dışı hale getirilmesi gerekiyormuş.
Vaktiyle bizde de buna benzer şeytanî ve tağutî gerekçe ve sebeplerle Osmanlıcaya saldırılmış; din dışı arı duru öz fakir ve yetersiz bir Türkçe üretilmiş ve türetilmişti.
Osmanlıca da Arapça gibi bir İslam lisanıdır.
Müslümanların, ana dilleri hangisi olursa olsun, mutlaka islamî bir lisana ve edebiyata sahip olmaları gerekir.
Dil laikleşirse din büyük darbe alır.
Alfabe de böyledir.
Müslüman, kendi dilini Kur’an ve İslam alfabesi ile yazmalıdır.
Bütün dindar gençlerimiz Osmanlıca öğrenmelidir. Türkçeyi Kur’an alfabesi ile yazıp okuyabilmelidir.
Latin alfabesi Türkçeye uymaz. Türkçenin çeşitli ağızlarını, lehçelerini korumaya elverişli değildir.
İslam’dan, millî kültürden, millî kimlikten uzaklaştırılmış; öz, arı, duru, sade suya tirit Türkçe ile Türkiye’nin kültürel alanda yükselmesi mümkün değildir.
Japonlardan ibret alalım: Latin alfabesini almadılar, kendi çok zor yazılarıyla ilimlerde, fenlerde, kalkınmada, edebiyatta, sanatta harikalar meydana getirdiler.
Musevî akademisyen Avram Galanti’nin, alfabe devriminden önce yazılmış ve yayınlanmış “Arabî Harfleri Terakkimize Mâni Değildir” başlıklı kitabını okuyalım.
Kazan Türkologlarından Âlimcan Şerif beyin Bakû Türkiyat kongresinde okumuş olduğu Osmanlıcayı savunan ilmî rapor, “Harflerimizin Müdafaası” ismiyle basılmıştır. Onu da mutlaka mütalaa edelim.
Laik dinsiz Türkçe yıkıcı ve kültürel bakımdan dejenere edici cereyanına karşı olalım.
Uyduruk Türkçeyi bırakalım, 1920’lerin zengin ve engin islamî Türkçesine dönelim.
Bugünkü din, inanç, fikir, kültür hürriyetinden yararlanarak Osmanlıca gazeteler, Osmanlıca dergiler, Osmanlıca kitaplar yayınlayalım.
Lisan konusunda fakir ve esir kalırsak, hiçbir zaman kültürü zengin hür Müslümanlar olamayız.
Bütün Ehl-i Sünnet cemaatleri, tarikatları, sivil kuruluşları lisan konusunda birleşmeli ve planlı programlı ortak faaliyetler yapmalıdır.
Gençlerimiz MEB ücretsiz Osmanlıca derslerine kaydolmalı ve Müslüman Türkçeyi öğrenmelidir.
Şunu da unutmayalım: Mehdi devrinde Kur’an alfabesine ve Osmanlıcaya dönülecektir.
(İkinci yazı)
Atom Bombası İstanbul
YAPILAŞMA ve nüfus patlaması konusunda İstanbul paraşütsüz düşüyor, yokuş aşağı frensiz çılgınca iniyor.
Rakamı çok iyi biliyorum, şehrin nüfusu otuz milyon olmuştur. Üç Türkiyeliden biri bu şehirde yaşamaktadır.
Durumu anlatan iki vak’a:
İnternette resmini gördüm. Kalabalık saatlerde vatandaşlar bir yerdeki üst geçitten karşıya geçebilmek için 45 dakika itişmişler.
Bana gelen gençlerden biri anlattı: O kadar kalabalık varmış ki, bir yerdeki üstü geçitten elli küsur dakikada karşıya geçebilmişler.
İstanbul’un normal nüfusu dört veya bilemediniz beş milyondur. Şehir otuz milyon nüfusu kesinlikle kaldırmaz. Günün birinde büyük bir patlama olacaktır.
Şehrin etrafı yüz binlerce inşaatla doludur. Bunlar oturuma açılınca nüfus kırk milyona çıkacaktır.
Geçen hafta, şehre on beş kilometre uzaklıktaki bir lokantaya Sultanahmet’ten bir buçuk saatte gidebildik.
Büyük bir depremde kalabalık yüzünden büyük kıyım olacaktır.
Ölenleri gömmeye mezarlık, yaralıları tedaviye hastahane, sağ kalan halkı barındırmaya mekân bulunamayacaktır.
Şehri bu kadar büyütmek cinayettir.
Bu fikir ve görüşlerim yıkıcı muhalefet değildir.
İdarecileri uyarmak suç değildir.
Şehrin nüfusunu azaltmak için radikal tedbirler aranmalı ve bulunmalı, hayata geçirilmelidir.
Otuz milyon nüfuslu İstanbul, Türkiye’nin bütününü tehdit eden bir atom bombası haline gelmiştir.
Şehri bu hale getiren gözü doymaz rantçılara ve onlara fırsat verenlere beddua ediyorum.
25.11.2016