Nasıl bir gençlik?
Genç nüfusu hızla artan bir ülke Türkiye. Ve genç nüfusunu su gibi harcayan bir ülke aynı zamanda!
Ne yazık ki, böyle!
Türkiye, genç kuşağını kaybediyor hızla: Sömürgeci ve zihni körleştirici eğitim sistemi; yoz ve yozlaştırıcı kültür hayatı; kültürel dinamiklerimizi dinamitleyen, yerle bir eden sığ, sığlaştırıcı, her şeyi çözücü medya rejimi çocuklarımızı ruhsuzlaştırıyor, elimizden alıyor...
Müslüman bir toplumda yaşıyoruz ama çocuklarımızı korumakta zorlanıyor, çocuklarımızı kaybediyoruz!
BİR YERDE RUH YOKSA GÜRÛH VARDIR!
Sadece gençlik dizilerine bakmanız bu gerçeği görmeniz için yeterli: Neredeyse bütün televizyonlarda gençlik dizileri var ve bu dizilerin hepsi de aynı tema etrafında dönüp duruyor: Kız peşinde koşturan oğlanlar, oğlan peşinde koşturan kızlar!
Bu nedir?
Bir toplumun intiharıdır: Genç kuşağın çıkmaz sokağın eşiğine yuvarlanması!
Dünyanın hiç bir ülkesinde bu kadar sığ ve sığlaştırıcı, bu kadar yoz ve yozlaştırıcı bir kültürel saldırıya izin verilmez.
Bu gidişe bir dur denmeli, gençliğin zihnini ve kalbini, ruhunu ve ufkunu açacak işlere imza atılmalı.
Unutmayalım: Bir yerde ruh yoksa, gürûh vardır yalnızca.
GENÇLERİNİ İHMAL EDENLER, GELECEKLERİNİ İMHA EDERLER
Ama şu yakıcı gerçeği aslâ unutmamak gerekiyor: Genç kuşaklarını ihmal eden toplumlar, geleceklerini imha ederler.
O yüzden en hayatî meselemiz genç kuşaklarımızı korumak, koruyabilmek.
Oysa insanlığın önünü açacak, fikir, sanat, ahlâkta öncü kuşaklar yetiştiremeyen toplumlar, bırakınız büyük atılımlara imza atmayı, varlıklarını bile sürdürmezler!
Bu mesele en hayatî meselemiz: Her zaman söylediğim gibi, eğer önümüzdeki 10 yılda 100 yılın diriltici tohumlarını ekecek fikir, sanat, kültür, eğitim ve medyada kendi medeniyet dinamiklerimiz doğrultusunda devrim yapamazsak, yok olmaktan kurtulamayız.
Daha önce bu sütunda yayımlanan, sonraki yazılara temel teşkil edeceği düşüncesiyle bu yazımı gözden geçirerek, yenileyerek yeniden yayımlıyorum. Sonraki yazılarda gençlik ve eğitim meselesi üzerine gideceğim -ağır ülke ve dünya gündeminden fırsat bulabilirsem elbette.
***
Nasıl bir gençlik?
İlâhî Şiarlarla yoğrulan, Nebevî Şuurla donanan, Hakikat Ağacı'nı Beşerî Şiire durdurmak için Yola koyulan bir gençlik...
Rahmet Elçisi'nin yolunu yolu bilecek, başka bütün yolları elinin tersiyle iterek hiç bir kınayıcının kınamasına aldırmadan hakikatin izini sürecek bir gençlik...
***
Nasıl bir gençlik?
Hz. Ebûbekir olacak, bütün varlığa, insanlığa kol kanat gerecek, “cehennemi öyle daralt ki Ya Rab, başka kimseyi almasın” diyecek yüce gönüllü bir gençlik...
Hz. Ömer olacak, zifirî karanlıkta kapkaranlık bir kayada haksızlığa uğrayan kara bir karıncanın hakkını arayacak bir gençlik...
Hz. Osman olacak, iki yanından nûr akacak, hayası insanlara insanlığını hatırlatacak numûne-i imtisal olacak bir gençlik...
Hz. Ali olacak, müşriklerin öldürmek için karar verdikleri Efendimiz'in yatağına girecek kadar Peygamber sevgisi sınır tanımayan bir gençlik...
***
Nasıl bir gençlik?
Nâr'ın da, nûr'un da ateş olduğunu bilen, nûr'un aydınlığının bütün nâr'ları söndüreceği idrakiyle Hakk ateşinde yanan, pişen ve olgunlaşan bir gençlik..
Dünyanın ayartıcı nimetlerini elinin tersiyle iten, hayatını, hakikate gebe insanlığın “susuzluğu”nu giderecek “ırmakları» akıtmaya vakfeden bir gençlik...
***
Nasıl bir gençlik?
Refah'a değil felah'a odaklanacak... insanlığa sulh ve salah'ı geçici, ayartıcı, kalbi ve ruhu körleştirici, maddenin esiri kılıcı refahın değil, insanı maddeden özgürleştirecek, insanı ötelerin ötesine taşıyacak felah'ın hediye edeceği şuuruyla nefes alıp veren bir gençlik...
Varoluş alanını bu daracık dünyayla sınırlamayacak, gemisinde bütün insanlığa yer açacak, kucak açacak, Ötelerin ötesine kanat çırpacak bir gençlik...
Bu dünyaya var olmaya, konmaya değil, Hak ateşinde yanmaya, kor olmaya geldiğinin şuuruyla nefes alıp veren bir gençlik...
***
Bir eline güneşi, bir eline dünyayı verseler, davasından, iddiasından ve hakikatten aslâ vazgeçmeyecek şuurda bir gençlik...
***
Nasıl bir gençlik?
İnsanlığın sorunlarını mesele edinen, meselesiz insanın eninde sonunda köleleşeceği bilinciyle hareket ederek hakikatten süt emen, fikir, oluş ve “varoluş” çilesi çeken (=kendine gelerek kendinden geçme, «hiçleşerek” dirilme zorlu yolculuğuna çıkan) bir gençlik..
Kalbi “Ya Hakk!” diye atacak, beyni “Ey Hakikat!” diye zonklayacak, hakikatin hayat olması için bu dünyada yaşayacak ama bu dünyayı yaşamayacak, bu geçici dünyayı aşarak, kalıcı gerçek dünyaya ulaşma yolculuğuna çıkacak, insanlığın önüne dikilen hakikat yolculuğunu engelleyen engelleri bir bir aşacak, “uzun yola çıkmaya hüküm giymiş” bir gençlik...
Kendisi için ve bu dünya için değil, ilke'leri için, ilke'lerinin ülkü'lere dönüşmesi için, ülkü'lerinin ülke'sini bulması, dünyasını kurması için yaşayan bir gençlik...
İnsanlığın sorunlarıyla hemderd olan, Müslümanların sorunlarıyla hemdost olan, Ülkesinin sorunlarıyla hemhâl olan bir gençlik...
***
Nasıl bir gençlik?
Çağrı'sının Çağ'ını kurmasını, Hakikat Ağacı'nın gölgesinde herkesin serinlemesini, sükûn bulmasını sağlayacak, çağlaya çağlaya akacak, Çağlayan olacak bir gençlik...
Çağ'ın ağ'larını ve bağ'larını aşarak, insanın önündeki bütün putları kırarak ümmîleşecek / arınacak, insanca, hakça, kardeşçe dünya kuracak bir gençlik...
Dünyanın kendisine, kendisinin de hakikate gebe olduğu, insanlığın yükünü omuzlarında taşıdığı şuuruyla yaşayan, hakikat ağacını meyveye durdurma cehdiyle gecesini gündüz, gündüzünü gece yaparak yılmadan, yorulmadan çalışan bir gençlik...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.