Golf, Genelkurmay'ı yıpratır mı?
Türkiye'de çok önemli bir ilk yaşanıyor. İlk defa Silahlı Kuvvetler, medyanın tamamı tarafından eleştiriliyor.
Son Aktütün Karakolu baskınında cevabı verilemeyen üç soru bu süreci başlattı: 1. Bu karakollar ne biçim karakol? 2. Bu nasıl istihbarat? 3. Terörle mücadele neden Genelkurmay'ın inisiyatifinde?
Bu eleştiri süreci bir defa başladı artık. Demokratik şuurlanmanın derinleştiği yeni Türkiye, doğru okunmadığında, Silahlı Kuvvetler yalnızlaşacak, kendini savunma konumuna düşecek ve yıpranacaktır.
Bu dönemde, Genelkurmay'ın en büyük hatası; herkesin bildiği, gördüğü gerçekleri, sanki kimse farkında değilmiş gibi davranarak resmî açıklamalar yapması ve eleştirileri "Silahlı Kuvvetler düşmanlığı" olarak değerlendirmesidir.
Bunun son örneğini önceki gün BA-48/08 No'lu basın açıklamasında gördük. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu'nun, Aktütün baskınına rağmen Antalya'da katıldığı golf turnuvasını terk etmemesi, bütün gazete ve televizyon kanallarında eleştirilmişti. Genelkurmay açıklamasında, bu durum savunulmakta ve şöyle denilmektedir:
"Hava Kuvvetleri Komutanı'mızın Antalya'da bulunduğu sırada, 4 Ekim 2008 Cumartesi günü akşam saatlerine kadar olan sürede, Bayraktepe bölgesinde meydana gelen çatışma sonucunda verilen şehitler hakkında bir bilgisi olmamıştır. Gerçeğin böyle olmasına rağmen konunun teyit edilmeden Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratma amaçlı olarak kullanılması üzücü ve düşündürücüdür. Kamuoyuna saygı ile duyurulur."
Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu açıklama kamuoyuna saygısızlıktır. Çünkü Aktütün Karakolu'na, cuma günü öğlen saatlerinde saldırıldı. Genelkurmay, saldırıyla ilgili tüm medyayı, cumartesi günü saat 09.00'da basın toplantısıyla bilgilendirdi. Televizyonlar 15 şehit haberlerini bütün Türkiye'ye gün boyu ve ertesi gün duyurdu. Cumartesi günü bütün gazeteler olayı manşetlerden verdi. Sayın Hava Kuvvetleri Komutanı, tam 30 saat boyunca, yani cumartesi akşama kadar hiçbir televizyon yayınından, hiçbir gazete manşetinden haberdar olmuyor. Genelkurmay'dan, astlarından, dostlarından kimse kendisini aramıyor. Ve koskoca Genelkurmay Başkanlığı, 70 milyonun buna inanmasını istiyor.
İşte bu olmadı. Hem de hiç olmadı. Bu ülkenin Başbakan'ı, Türkmenistan ve Moğolistan gezisini yarıda bırakıp Türkiye'ye dönüyor, ama Hava Kuvvetleri Komutanı'mız golf turnuvasını bırakmıyor.
Bu golf konusunda Genelkurmay Başkanı Org. Sayın Başbuğ'un daha önce ne dediğini de yeri gelmişken hatırlayalım. Hollanda Genelkurmay Başkanı "boş zamanlarında golf oynadığını" söylediğinde, kendisinin buna karşılık olarak; "Ben de golf oynamak isterdim ama Türkiye öyle bir ülke değil." cevabını verdiğini, ilk iletişim toplantısında gazetecilerle paylaşmıştı.
Silahlı Kuvvetler'i, golf oynamak dâhil haklı eleştiriler yıpratmaz. Haklı eleştirileri düşmanlık olarak niteleyip, kimsenin ikna olmadığı cevaplar yıpratır.
Problemin kaynağı bellidir. Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği yolunda ilerlerken, Silahlı Kuvvetler, üyelikle birlikte gerçekleşecek yeni konumuna hazırlık yapmakta zorlanıyor. Cumhuriyet dönemi, bürokrasi ile iş tutan elit tabakanın, ülke yönetimi üzerindeki vesayet rejimi olmamalıydı. Şimdi zorlandığımız konu, resmî ideolojinin, bu vesayet rejiminin, demokratikleşme karşısında mecalsiz direnişidir.
Hâlbuki demokratikleşme; temel sıkıntıların, ülkedeki gerilimlerin tümünün hal çaresi olarak umut verici yegâne zemindir. AB üyeliği, bu zemin için bize yarınlarımız adına büyük bir fırsat sunuyor. Silahlı Kuvvetler, bu ülkede gücü temsil ediyor. Asıl, gücü temsil edenler, demokratik davrandıkları zaman bütün gaileleri aşabiliriz.Silahlı Kuvvetler'imizi yıpranmaktan koruyacak olan da demokrasidir. Şeffaflık, hesap verebilirlik, eleştirilere açık olmak bütün kurumlarda hâkim olduğu zaman askerimizi de kimse yıpratamayacaktır.
Milletin göz bebeğinin yıpranmasını, sadece vatan ve millet düşmanları ister...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.