Güvenlik yönetiminde sorun

Güvenlik yönetiminde sorun

Kurumun ciddiyetinden şüphe etsek basın açıklamasının, Hava Kuvvetleri Komutanı'nı savunmak yerine yerin dibine geçirdiğini düşüneceğiz.

Genelkurmay Başkanlığı, koskoca Kuvvet Komutanını şu sözlerle mazûr ilan ediyor: "Hava Kuvvetleri Komutanımızın Antalya'da bulunduğu sırada, 4 Ekim 2008 Cumartesi günü akşam saatlerine kadar olan sürede, Bayraktepe bölgesinde meydana gelen çatışma sonucunda verilen şehitler hakkında bir bilgisi olmamıştır." Orgeneral Aydoğan Babaoğlu'nun, şehitlerimizin cenazelerinin ailelerine teslim edildiği saatlerde golf oynamasından daha büyük bir skandal, bu basın açıklamasının kendisi.

Bir kuvvet komutanının böyle bir olaydan nasıl haberi olmaz?

Hatırlayalım: PKK'nın baskını cuma günü öğle saatlerinde başlıyor. Gece devam ediyor. Hava Kuvvetleri Komutanı'nın 17 şehidin verildiği bu baskından bir günden daha uzun bir süre geçtikten sonra cumartesi akşam saatlerinde haberi oluyor. Genelkurmay, cumartesi sabah 9'da bu baskını basına duyuruyor. Hava Kuvvetleri Komutanı bütün dünyadan yaklaşık 9-10 saat sonra durumdan haberdar oluyor. Sanki bir şaka gibi. Başbakan yurtdışı gezisini yarıda kesip dönüyor ve devletin zirvesi bu olay için toplanıyor. Her yer ayağa kalkıyor ve Komutan her şeyden habersiz golf oynamaya devam ediyor. Skandal, cuma günü öğlen saatlerinde başlayan baskından komutanın bir gün sonra akşam saatlerinde haberinin olması değil mi?

Orgeneral Babaoğlu, Fikret Bila'nın Milliyet'teki köşesi aracılığıyla kendisini savunuyor. Haberi cumartesi akşam saatlerinde aldığını kendisi de tekrarlıyor. Saldırıya, hazır nöbet bekleyen F-16'larla anında mukabelede bulunulduğunu ve kaçan grubun "imha" edildiğini söylüyor. Savunmasını şöyle bağlıyor: "Dolayısıyla Türk Hava Kuvvetleri'nin hizmetinde en küçük aksama olmamış ve her zaman olduğu gibi benim verdiğim emirle görev yerine getirilmiştir." Sizce bu savunmada bir çelişki yok mu? Olayın üzerinden bir gün geçtikten sonra durumdan haberi olan bir Komutan'ın "verdiği emirle" bir görev nasıl yerine getirilir?

Genelkurmay Başkanlığı basın bildirisi şöyle devam ediyor: "Gerçeğin böyle olmasına rağmen konunun teyit edilmeden Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratma amaçlı olarak kullanılması üzücü ve düşündürücüdür." Öğrendiğimiz "gerçek" sorunu ortadan kaldırmıyor. TSK'yı yıpratan kim? Genelkurmay Başkanlığı, şu soruya cevap verdiği zaman mesele kalmayacak: "Hava Kuvvetleri Komutanı'nın ağır bir sağlık sorunu dışında, bu kadar ciddi bir terör eyleminden, ancak olaydan 36 saat sonra haberdar olması normal midir?" Bu soruyu bir de o gün nöbetteki iki F 16'nın pilotuna sormak gerekir.

Hava Kuvvetleri Komutanı'nın istifa etmesi gerekir. Bu istifa, TSK'nın yıpratılmasını engeller. Şayet komutan istifa etmiyorsa hükümetin görevden alması gerekir. TSK'nın itibarı, mensuplarının morali ve halkın terörle mücadele refleksi ancak böyle yüksekte tutulabilir.

Bu olayın işaret ettiği gerçek TSK'nın bürokratik yapısı. Her bürokratik kurumun göstereceği refleksle kendi mensubunu koruyor. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'na dün askerlerin getirdiği öneriler de genel çerçeve itibarıyla tipik bürokratik refleksler. Bir bürokratik kurum, kendisini ilgilendiren sorunu çözmek için diğer kurumlara, özellikle mülki idareye ve yargıya ait yetkileri istiyor. O zaman şu soruyu soralım: Bugüne kadar mülki idare ve yargının terörle mücadele konusunda zaaf gösterdiğine dair bir örnek var mı? "Temel hakları ve özgürlükleri sınırlamak tek çare" diyorsanız, tam tersinin doğru olduğunu tecrübeyle anlamadık mı?

Terörle etkin mücadele, toplumun her ferdinin ortak edildiği bir "güvenlik yönetişimi" kurmakla mümkün. İnsan hakları, farklı etnik kültürlerin yaşatılması, doğrudan demokratik ve özgürlükçü bir siyasî iklimin geliştirilmesi "güvenlik yönetişimi"nin en çok ihtiyaç duyulan alanı. Güvenliği silahlı güce havale eden hiyerarşik örgütlenme yerini artık üç boyutlu heterarşik bir örgütlenmeye bırakıyor. Devletin içinde ve dışında çok sayıda aktör karşılıklı etkileşime giriyor ve güvenlik yönetişimi içinde görev ve sorumluluk alıyor.

Terörle mücadeleyi hâlâ bürokratik bir sorun olarak görenlerin dar ve sınırlı dünyasını aşmamız gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi