Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

‘Simit’ten ‘simit’e fark var

‘Simit’ten ‘simit’e fark var

Harfleri, sesleri belli bir düzen içinde bir araya getiriyorsunuz. Bunu dilinizle, nefesinizle, sesinizle telaffuz ediyorsunuz kelime diye bir şey ortaya çıkıyor.

Şaşılacak şey!

Alemde şaşılacak çok şey var. Bunlardan biri de, insanların şaşılacak şeylerin şaşılacak şey olduğunun farkına varmamaları...

Bir istiğna hali. Bir çok bilmişlik.

Harikalar karşısında, ‘O zaten öyledir’, ‘Biz bu filmi daha önce görmüştük’tavırları.

Nah görmüştünüz!

Her şey hayrete şayandır.

Her şey, her şeyi ihata eden, muhteşem kelimesinin ifadede aciz kaldığı bir kudretin, kesintisiz, noksansız ve akılları durduracak derecede mükemmel yaratmasıyla var oluyor.

Senin o buruşuk aklınla olsaydı, ‘normal’ dediğimiz her vakada yüz kere arıza çıkardı.

Her şehirde sadece gazoz içerken yutma arızasından dolayı günde bir sürü adam ölürdü.

Dır dır dır dır, konuşuyoruz.

Bir kelime söylüyoruz ve kelime bir anlam taşıyor. Bir şeyin adını, bir eylemi ifade ediyor.

‘Ekmek’ diyoruz ve bu beş tane harf rengiyle, rayihasıyla, lezzetiyle mükemmel bir ekmeğin zihnimizde canlanmasına sebep oluyor.

Zihnimizde canlanmakla kalmıyor, eğer açlık hissediyorsanız, canınız çekiyor, bedeninizde bir sürü yer harekete geçiyor.

Böyle bir hadisenin mucizevi olmadığını nasıl söyleyebiliriz?

Kelimeleri art arda diziyoruz. Bu şekilde meramımızı ifade etmiş oluyoruz.

Bu ‘konuşmak’tır. ‘Tekellüm’dür.

Allah insana ‘beyan’ı öğretti.

Beyan: Açmak, açıklamak, ifade etmek.

‘Beyan’, ‘tekellüm’den daha kapsamlı bir şeydir.

İsterseniz şiir, müzik, resim, mimari gibi alanlara kadar genişletebilirsiniz.

Bizim burada meşgul olduğumuz alan şiir.

Şiir sonuçta kelimeyle yapılıyor.

Peki, ne farkı var şiirdeki kelimeyle ‘tekellüm’deki kelimenin?

Çok basit, şiire göre alelade sayılacak bir misalle anlatmaya çalışayım.

Ortaokul yıllarımda bir müddet simit sattım.

Lüleburgaz’da, ikamet ettiğimiz sokağın bir ucunda bir simitçi fırını vardı.

Simitleri 20 kuruşa alıp, 25 kuruşa satıyordum.

Nerede? Zindanbaba’nın karşısında otobüs terminalinde.

Satarken kendi sesimle ‘simiiiit’ diye sesleniyorum. Normal konuşmamdan azıcık yüksek bir sesle yapıyorum bunu.

Sesimde bir acemilik var.

Öteki simitçiler benimkinden başka bir ses kullanıyorlar.

Sanki seslerini büzerek, sıkıştırarak daha konsantre ve daha keskin bir ‘simiiiit’ sesi çıkarıyorlar.

Aynı kelimeyi söylüyorlar fakat sanki benim ifade ettiğimden fazla bir şey ifade ediyorlar.

Kelime nitelik değiştiriyor.

Benim söylediğim ‘simiiit’ kelimesi sanki amatörce hazırlanmış ve acemice arz edilen bir simiti anlatıyor.

Onlarınkiyse meslekten simitçinin pişirdiği, meslekten simitçiler tarafından satılan bir simitten bahsediyor.

Ben, kullandığım ‘simiit’ kelimesini öteki simitçi arkadaşlarımınkiyle aynı anlam seviyesine çıkarmak için bir müddet uğraştım.

Sonunda başardım mı bilmiyorum.

Bu hatıram, tek bir kelimenin sadece telaffuz şeklinden dolayı nitelik değiştirebildiğini tecrübe ettiğim bir misal olarak bende bu zamana kadar kaldı.

Bu, basit bir örnekti ama, verdiğim örneğin ifade ettiği anlamı hiç olmazsa hayatlarında simit satmak gibi bir deneyim olan şairler anlar.

Yaşadığınız şey kelimenin normal haliyle ifade edilemiyorsa ne yapacaksınız?

Anlatmak istediğiniz şey aşkın bir şeyse.

Ulvi bir şeyse.

İlahi bir şeyse...

Mesela ‘aşk’sa.

Veya herkesin alelade gördüğü fakat gerçekte mucizevi olan bir şeyse... Ne yapacaksınız?

Kelimeyi bir üst anlam seviyesine çıkaracaksınız.

Kelimeyi yükleyeceksiniz.

Yükselteceksiniz.

Bu, mekanik bir işlem değildir.

Herkes başaramaz.

Birçok heveslinin yaptığı gibi, ‘ben yaptım oldu’ demekle de olmaz.

Hayattaki ‘şiir’i görmek için şairin bakışına, söylemek için şairin diline muhtaçsınız.

İşim gitgide zorlaşıyor. Bundan sonrasını anlatmam için şiirin içine daha fazla girmem, şairin ruhuna daha fazla yaklaşmam gerekiyor.

Büyük bir taahhüdün altına girmedim. Serbestçe, gönlümce, aklımın erdiğince yazacağım nasıl olsa.

Bakalım muvaffak olacak mıyım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Ziya Cömert Arşivi