Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

CHP, milletten özür dileyip siyasetten çekilmeli

CHP, milletten özür dileyip siyasetten çekilmeli

M. Kemal’in kurduğu Altı Ok Partisi sun’i oksijenle yaşatılmaya çalışılıyor. Doksan yıldır millete hasım olan bu gayr-ı millî siyasî partinin zeval vakti geldi artık.

Millet nezdinde hiçbir itibarı bulunmayan, milletle İslâmca hiçbir kalbî ve fikrî bağı olmayan Atatürkçü Cumhuriyet oligarşisinin, ulusalcıların, Beyaz Türklerin, modernlerin ve laikçilerin partisi CHP’nin iflâh olması mümkün değil.

Türkiye’nin binyıllık İslâmlaşmış sosyolojisi, yakın târih ve asıl hüviyetine kavuşma imkânı bulan millet böyle söylüyor. Yapacakları tek şey var, mazlum ve mazrur milletten özür dileyen bir beyannâme yayınlayıp çekilmek...

Son günlerini, nedamet gösterip, af ve mağfiret dileyerek yaşamalı. Belki bu gayret sâyesinde millet tarafından “Vah zavallı! Din ü millete çok kötülükler etti, zulüm ve harama bulaştı, fakat nâdim oldu, tövbe etti… Allah taksiratını affetsin…” sözlerine mazhar olabilir.                                                             

Vakit geçmeden, fosilleşen Altı Ok’çuluğun ve Atatürkçülüğün kötü ruhundan arınmaya niyet ettim Yârabbi deyip, aşağıda nümunesini verdiğimiz “Milletten Özür Diliyoruz” başlıklı beyannâmeyi neşrederse hayrına olur:            

“1923’den bugüne Müslüman Türk milletinin ve milletin diğer unsurlarının Cumhuriyeti olmadığımızı, bu târihten itibaren kültür ve eğitim gibi her sahada yaptıklarımızın Batılılaştırma politikası olduğunu, dayattığımız laikçi Türkiye modelinin zulüm rejimine dönüştüğünü, bin yıllık İslâm medeniyetine uymayan inkılâplar yaptığımızı, nice suçsuz insanları laik rejim adına idam sehpalarına yolladığımızı, Kur’ân-ı Kerimleri toplayıp yaktırdığımızı ve tepelettirdiğimizi, vatandaşları jandarma eliyle dövdürüp ailesinin gözü önünde hakaret ettirdiğimizi, zorla şapka giydirdiğimizi, câmileri depo yaptırdığımızı, Türkçe ezan okutturduğumuzu, işgalci kuvvetler gibi davrandığımızı, millî hâkimiyet hakkını çiğnediğimizi, din-i İslâm ve vatan-ı İslâmiye gayesiyle İstiklâl Harbi’ne katılan millete Atatürkçü Cumhuriyet ilkeleri adına sosyal hayatta ve kamu kurumlarında nice zulümler yaparak izzetini ve haysiyetini ayaklar altına aldığımızı, İlk Meclis’te verdiğimiz sözlere ihanet ettiğimizi ve milleti aldattığımızı itiraf ediyor, 1925 ile 1950 arası ve 27 Mayıs 1960 ve sonrasındaki darbeler vasıtasıyla yaptığımız her türlü fiil ve zorbalığımızdan dolayı Türk milletinden ve milletin diğer unsurlarından özür diliyor ve çekildik doksan yıllık zillet ve zulmümüzle meydan-ı siyasetten diyoruz.”  

-------------------------------------------------------------

DÜKKÂNCI OLMAK BÖYLE BİR YÜREKTİR…

 

Fikir Dükkânının, bir başka adıyla Cuma Kapısı’nın “azat kabul etmez” kapıcısı, yâni mesul müdürü hasbî dost Hacı Ahmet Eralp’ın diyar-ı gurbetten gönderdiği e. mektup bin miligramlık haklı sitemlerle doluydu.

Yemen gurbetleriyle kavrulmuş kurşunlardan daha yakıcı kelimelerinin ateşi yüreğimizi köz gibi yakıp geçti, söyleyecek söz bulamadık, dillerimiz boğazımıza aktı, yüzümüz öne düştü…

Her Dükkâncı bu mektubun kelimeleriyle kıvranmalı ve sancılanmalı… Fikir Dükkânı üzere ahdini, Cuma akşamı Dükkân kapısının açılmasıyla gönül kapılarımızın da açıldığını, kapalı olduğunda gönül kapılarımızın kapandığını, dolayısıyla her şart ve şeraitte Dükkân Kapısı’nın açık olmasını bir daha hatırlamalı… 

Bu sızıyı veren, bu asil hatırlatmayı yapan mektubu o dostun Dükkâncılığına ta’zimde bulunarak okuyalım:

“Vayh ki vayh, yine mi hava muhalefeti hüznümüzü üşütmeye yetti.

Hani hüznümüz Yemen’den bu yana diri ve sıcak idi.

Bir dergâhta çayın buharı tütmüyorsa orda muhabbet etmek caiz değildi hani.

‘Cıncık kırığı soğuklarda yoldaş idik hani.’ 

Sabahın 6’ sında gurbette bir Dükkâncı uyanıp ictimada beklemeye başladı; üşümedi…

Gurbette bir dost yüzüne bakamadan bitmek üzere olan paketlerinden bir tütün çıkarıp içmeye başladı, yüzüne kar değdi; üşümedi…

Taşları dışına çıkıp buz kesen asfalta uzanıp, Allah'ı zikretmeye başladı; üşümedi…

Akşam yemeğine gitmek üzere sıraya dizilip kar altında sayıldı; üşümedi…

Vakit Cuma Kapısı vaktine gelipte saatine bakmaya başlayıp; kapı açılmış, çay suyu koyulmuş, ışık yakılmış ve dostlar bir bir zile basmaya başlamışlardır diye hüzünlenip tütününü yakmış iken,

‘Cuma Kapısı bugün sırlanmıstır’ diye bir mesaj geldi

Ve gurbetteki dostunuz üşümeye başladı…”

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi