Varlığımız Türkiye Varlık Fonu’na!
KOCAMAN kocaman kurumlar! Yani devasa kurumlar!
Hepsi bir gecede “Türkiye Varlık Fonu’na” devredildiler.
Peki, bu kurumların Türkiye Varlık Fonu’na devredilmeleri iyi bir şey mi, kötü bir şey mi?
Kimileri “çok iyi bir şey” diyor.
Kimileri ise “tam bir felaket tablosu” çiziyor.
Kimileri Türkiye’nin bu adımla “büyük aşama” kaydedeceğini savunuyor.
Kimileri ise iktidarın “Sayıştay denetiminden” kaçmak için bu yola başvurduğunu ileri sürüyor.
Herkese kulak veriyoruz.
Herkesi dinliyoruz.
Hiç kimseye henüz, “Sen haklısın” deme noktasına gelmiş değiliz.
Kafamız oldukça karışık.
Bir yandan alınan bu karar rahmetli Erbakan hocamızın havuz projesini çağrıştırırken bir yandan muhalif kanattan gelmekte olan eleştiriler ağır basıyor ve kaygılarımız artıyor.
Muhtemelen bu işe hazırlıksız yakalanmamızdan kaynaklanıyor.
Böyle ani bir devir ile karşı karşıya kalmadan önce konunun üzerinde birazcık “fikir jimnastiği” yapabilmiş olsak muhtemelen bu kadar “kararsız” olmazdık.
Şimdi ki durum bize ilkokul yıllarında okuduğumuz andımızın bazı sözlerini hatırlatıyor.
Hani, “Varlığımız Türk varlığına armağan olsun” derdik ya!
Karşı karşıya kaldığımız durum ya da emri vaki ile de millet sanki şöyle demek zorunda:
Varlığımız “Türk Varlık Fonu’na” armağan olsun!
Devredilen kurumların arasında ufak tefek bir tanecik bile kurum yok. Hepsi de deve dişi gibi maşallah!
Ziraat Bankası, Botaş, Halk Bankası, Türk Hava Yolları, Eti Maden, Borsa İstanbul, Çaykur, PTT, Türkiye Petrolleri, Türksat, Türk Telekom ve daha bir sürü devasa kurum.
Anlayacağınız elde avuçta ne varsa hepsi devredildi!
Bu kurumların böyle bir fon altında toplanmaları dileriz hayırlara vesile olsun ve yersiz yere endişelenmiş olalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.