Kibir insanı yalnızlaştırıyor
Kibir insanın kendi elleriyle kazdığı karanlık bir kuyudur. Bu kuyuya düşen insan bilinç körlüğüne yakalanır ve ne önünü görebilir ne de arkasını… Artık o yolunu şaşırmış bir yolcu gibidir, varoluş mahiyetini unutur ve kendini yetkin bir noktada görüp insanlara tepeden bakmaya başlar. Mahpus kaldığı o karanlık hücreyi özgürlük ülkesi olarak görür ve hayata “ben” gözü ile bakmaya başlar.
İnsanlara değer vermez, onları varlığını onaylayacak birer nesne olarak görür. Olayları “ben” olgusu üzerinden değerlendirir. Çünkü yalnız ve yalıtılmış yaşamında ötekine hiçbir yer vermemiştir. Bütün değerleri kör nefsinin potasında eritmiştir ve artık sadece kendini görebilmekte ve kendini sevebilmektedir. İnsanların haklarına saygı göstermeyi, karşılıksız sevmeyi, fedakârlığı bir zayıflık olarak algılamakta ve bu değerleri yermektedir. Kendini üst bir konumda değerlendirdiğinden insanları küçümsemekte ve onlarla sağlıklı iletişim kuramamaktadır. Bu durum onu ötekiler üzerinden elde edebileceği doyum ve kazanımlardan mahrum bırakmakta ve yalnızlaştırmaktadır.
Kibrinin esiri olan kişi ıssız bir vadide tek başına yaşayan yalnız bir adamdır. Bütün ilgisini kendi yörüngesine çevirdiğinden insanlarla yakınlık kuramamaktadır. Allah’ın bahşettiği imkânları kendine hasredip insanlar üzerinde tahakküm kurmaya çalışmakta fakat kazdığı kuyuya ne yazık ki kendisi düşmektedir.
Dünyayı, bir ürün devşirme alanı, konaklama mekânı olarak değil, güç göstergesi olarak algılamakta ve elde ettiği makam ve mevkii üzerinden kendine pay çıkarmaya çalışmaktadır. Oysa büyüklenmeci tavırları ile kendini dar bir çukura hapsetmekte ve günbegün yalnızlaşmaktadır. Yorucu bir maratonun yalnız bir koşucusudur o ve yarışı hep önde götürme çabası gütmektedir. Ona göre iyi olan doğru olan üstün olan değerli olan tek kişi kendisidir. O yüzden her fırsatta kendini yüceltmekte ve değerinin bilinmediğini ima etmektedir.
Bilinmelidir ki, hayatta hiçbir şey karşılıksız değildir ve insan ancak verdiği kadarını alabilir. Evren büyükçe bir şantiyedir ve bu şantiyede yaşam kesintisiz devam eden bir alış verişe tanıklık etmektedir. Kibirli kişi ise her zaman alan taraftır ve fedakârlığı ahmaklık olarak görmektedir. Ruhunu ve bedenini esir alan kibri onu dibi görünmez bir çukura itmiştir. Fakat bu çukurdan nasıl çıkabilirim diye sormak yerine insanları suçlamakta ve kıymetinin bilinmediğinden söz etmektedir. Oysa yapılması gereken şudur: farkına varmak ve harekete geçmek. Kişi öncelikle kendisini bulunduğu konumdan alaşağı eden o kör kuyunun farkına varmalı ve buradan çıkmanın yollarını aramalıdır. Aksi takdirde bütün yaşamını bu karanlık dehlizde geçirmek zorunda kalabilir.
***
Not: Geçen yazımızda Suriyeli Cemal ‘den bahsetmiş ve bütün yakınlarını Suriye’de savaşta kaybettiğini ifade etmiştim… Şu anda İstanbul’da insanların yardımıyla geçinmeye çalışmakta olan kardeşimizin acil işe ve desteğe ihtiyacı vardır. Yardımcı olmak isteyenlerin mail yoluyla benimle irtibata geçmelerini istirham ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.