Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Modern ailenin çıkmazları

Modern ailenin çıkmazları

Günümüzde her şey bireye özgü kurgulanıyor ve aile ortak bir yaşam alanı olmaktan çıkıyor. Böyle bir ortamda, ortak bir heyecan ortak bir yaşam döngüsü ve ortak bir duygudaşlık oluşturmak mümkün olamıyor. Anne babalar, kendi dünyalarına hapsolmuş, birbirlerinin seslerini işitemiyor, varlıklarını göremiyor ve hissedemiyorlar. Baba akşama kadar ağır iş ortamında çalışıyor ve “ kendini çalışmaya eve para getirmeye kurgulanmış” bir araç gibi görüyor. İnsanlarla aynı yolda yürüyor, aynı ortamı paylaşıyor fakat insani bir yakınlık kuramıyor. Baba akşam eve geldiğinde ise yemeğini yiyor ve hemen televizyonu açıyor, rutin dizilerini seyrediyor. Akşama kadar evin işleriyle meşgul olan ve eşinin eve gelmesini dört gözle bekleyen anne ise, eşiyle sohbet etmek istediğinde elleri boş geri dönüyor. Çünkü eşi kendisine sorulan soruları duyamıyor ve ruhen ailenin içinde yer alamıyor. Çocuklar ise odalarına kapanmış ve geç vakte kadar bilgisayar ile meşgul oluyorlar.
 
Anne baba ve çocuklar aynı evde yaşıyorlar, aynı sofraya oturuyorlar, aynı havayı soluyorlar ama duygusal olarak birbirlerinden uzaklaşıyor ve sağlıklı bir iletişime geçemiyorlar… İletişim kanallarının tıkandığı bir aile ortamında, fertler etrafa saçılmış nar taneleri gibi birbirinden kopuyor ve yalnızlığa sürükleniyorlar.
 
Günümüz insanı Yaratıcısından, kendinden ve ailesinden kopuk bir hayat yaşıyor. Bu insanların en belirgin özelliği ise ürettikleri mazeretin arkasına sığınmalarıdır. Onların, “eşimle ve çocuklarımla sohbet edemiyorum çünkü vaktim yok” dediklerini işitirsiniz. Oysa iyi işler yapabilmek için vakit her zaman vardır… Hazreti Peygamber’in sorumluluğu oldukça ağırdı. O akşama kadar bir dize görüşmeler yapıyor, bağlantılar stratejiler, kararlar alıyor, ziyaretler yapıyor, kendisine gelen heyetleri kabul ediyor ve gelenleri dinliyordu. Ama o yoğunluk içinde dahi önceliklerini çok iyi belirliyor ve ailesine vakit ayırıyordu. 
 
İletişimin ilk basamağı karşımızdaki kişiye değer vermektir. Hazreti Peygamber evine selam ile girer, karşılaştığı insanlara, çocuklara ve yaşlılara önce selam verir ve hal hatır sorardı. Selam gönülden gönle muhabbet olur ve akardı.
 
Bir insanı yargılamadan dinlemek ve anlamaya çalışmak iletişimin en etkili anahtarıdır. Karşımızdaki kişiye bu anahtarla yaklaşır ve olaylara onun gözlüğü ile bakar empati kurarız. Empatik iletişim vicdanımızı harekete geçirir ve karşımızdaki kişiyi sadece anlamakla kalmaz aynı zamanda yardımcı olmaya çalışırız. Zira Hazreti Peygamber insanları dinliyor, sıkıntılarını gidermek için elinden geleni yapıyor ve bu konuda bizlere yol gösteriyordu.
 
Bir insana değer vermek onu kazanmak demektir. Hazreti Peygamber, insanlarla konuşurken yüzlerine bakar, konuşma bitinceye kadar yönünü çevirmez ve konuşulanı saygı ile dinlerdi. Konuşurken karşısındaki kişinin sözünü kesmez ve anlamaya çalışırdı. Resulullah’ın aile efradı ile ya da çevresindeki insanlarla ilişkilerine baktığımızda daima empati ile yaklaştığını ve yardımcı olduğunu görmekteyiz. 
 
Ailede iletişimi yeniden inşa edebilmek için, aile içi sohbet geleneğinin canlandırılması, fertlerin birbirlerine müdahale etmeden anlamaya çalışmaları gerekmektedir. Fakat bu gün ne yazık ki, sohbet geleneğimiz yerini kişisel ilgi alanlarına bıraktı. O yüzden insanlarımız birlikte bir şey yapmak yerine kendi istedikleri şeyi yapmayı tercih ediyorlar.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi