Beklenti neydi, yaşanan ne?
ALMANYA ve Hollanda ile ilişkiler “limonileşmeye” başladığı zaman “haklılığımıza” o kadar güveniliyordu ki!
Bu güvene dayalı olarak bir de “büyük beklenti” oluşmuştu.
Büyük beklenti şuydu:
Onlar bu terbiyesizliği sürdürürlerse, yani Türk devlet adamlarının ülkelerinde konuşmalarına izin verilmezse “biz de oralara gider dünyayı ayağa kaldırırız” havasına girilmişti.
Nitekim öyle de oldu!
Hollanda’da terbiyesizlik tavan yaptı.
Çavuşoğlu’nun uçağına “iniş izni” verilmezken, Fatma Betül Kaya “sınır dışı” edildi. Bu isimler “dünyayı ayağa kaldırma” niyetindeydiler.
Ancak ne var ki dünya “hiç oralı” olmadı. Kimse Hollanda’ya “bu yaptığın çok ayıp” demedi.
Kimse Hollanda’ya “bu yaptığın çok ayıp” demediği gibi birçoğu da Türkiye’ye karşı “efelenmeye” başladı.
Mesela Danimarka, Başbakan Yıldırım’dan “ziyaretini” ertelemesini istedi.
Bu ne demekti?
Bu hiç kuşkusuz Hollanda’ya bir “arka” çıkıştı, gizli bir destekti.
Türkiye’de “dünyayı ayağa kaldırma” beklentisi oluşurken Fransa’da “bir garip anket” yapılmaya başlandı.
Söz konusu garip ankette “Türkiye cezalandırılmalı mı?” sorusunun cevabı aranıyordu. Hiç kuşkusuz Fransa’da bu çıkışı ile Hollanda’nın “sırtını sıvazlamaktan” başka bir şey yapmıyordu.
Hollanda ise bütün bu yaşananlardan sonra “Türkiye’nin özür dilemesi” gerektiğini iddia ederek münasebetsizliğinin üzerine “tüy” dikiyordu!
Bizler “beklenti neydi, yaşanan ne” sorusuna cevap ararken “acı gerçek” bir kez daha karşımıza dikiliyordu!
Bu acı gerçek Türkiye’nin hassasiyetlerine karşı başta Batı âlemi olmak üzere tüm dünyanın “kör ve sağır” kesilmesinden başka bir şey değil!
Gün “dostu-düşmanı tanıma” günüdür. Ve görülüyor ki dünyaya “fazla güvenememek” lazımmış!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.