Kime inanalım?
MİLLİ Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, “Avrupa’nın zevali yakın” diyor. Milli Eğitim Bakanı’nın bu açıklamasını, “Evet, doğru bir tespit” diye karşılıyoruz. Ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun sözlerine kulak veriyoruz. O da, “Avrupa Birliği’nin dağılmak üzere” olduğunu söylüyor. Bunun da “doğru ve haklı” bir tespit olduğunu düşünüyoruz.
Dışişleri Bakanı sadece bunu söylemekle kalmayıp “Avrupa Birliği’nin bizi oyaladığını” da sözlerine ekliyor.
Sanırız bu tespite itiraz edecek kimse çıkmaz.
Ama Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın açıklaması olmasa.
Bütün bu yaşananların ardından Maliye Bakanı Naci Ağbal “Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz artarak devam edecektir” diye konuşunca kafamız allak bullak oluyor. Başbakan’ın “Avrupa Birliği’ne karşı kabalaşmayın” şeklindeki milletvekillerine uyarısı ise “işin tuzu biberi” oluyor. İktidarın üç bakanından ikisi Avrupa Birliği ile ilgili olarak “olumsuz görüş” bildirirken üçüncü bakanın ilişkilerin “artarak devam edeceğini” ifadesi ve Başbakan’ın “kabalaşmayın” uyarısı, “Kime inanalım?” sorusunu da beraberinde getiriyor.
İktidarın üç bakanı ve başbakan arasındaki bu görüş farklılıkları da gösteriyor ki Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz konusunda henüz “kesinlik kazanmış” bir görüş yok.
Yani iktidarın Avrupa Birliği ile ilgili netlik kazanmış bir politikası yok ve ilişkiler el yordamı ile yönetilmeye çalışılıyor. Evet, yaşanan olaylar iktidar kanadında çok kişinin gözünün açılmasına vesile oldu ama henüz hepsi aynı çizgiye gelmiş değil.
Demek ki bir kanat hâlâ Avrupa Birliği ile ilişkilerin devam ettirilmesinden ve Avrupa standardına ulaşılmasından yana. Avrupa standardı diye gözlerinde büyüttükleri şey ne? “Zevali yakın” bir topluluğun standardı yakalansa ne olur yakalanmasa ne kaybedilir?
Ya da hakkında “dağılmak üzereler” tespitinin yapıldığı bir birlikle ilişkilerin “artarak” devam etmesi ülkemize ne kazandırır? “İlişkilerimiz artarak devam edecektir” diyenleri bekleyen akıbeti Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun tespitinde bulmak mümkün.
Çavuşoğlu, “Avrupa Birliği bizi oyalıyor” demiyor mu?
O halde ilişkilerin artarak devam edeceğini söyleyenleri bekleyen akıbet biraz daha “oyalanmaktan” başka bir şey değil. Niyet belli, akıbet belli! AB kapısında oyalanıp durmaktan usanmayanlara ne diyelim! Biraz daha beklesinler bakalım.
Bakalım başlarına “nasıl bir felaket” gelince bu kapıdan “hayır gelmeyeceğini” idrak edecekler!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.