GEÇEN sene (ihtiyacının çok üzerinde) lüks, pahalı, cafcaflı bak-bana, bükülebilen, denize düşerse bozulmayan, lazerli, nükleer, arganomik, mikro-sefal, dalgalı, nebülözik, rivayete göre Ay’a gidilse orada bile çalışabilen süper harika bir cep telefonu almıştı. Bu cihaz işini pek ala görüyordu ve yenisine hiç ihtiyacı yoktu. Lakin o daha yenisini, daha lüksünü, daha cafcaflısını aldı. Çünkü o bir telefon statüsü hastasıdır.

Evi ihtiyacının çok üstünde lüks, gösterişli, pahalı, cafcaflı, granitli, akıllı lüks bir evdir. O mesken konusunda statü hastasıdır.

 

Otomobili de öyledir. Lüks, pahalı, gösterişli, cafcaflı, nikelajlı, kromajlı, israflı, (ne manaya geliyorsa) davlumbazlı bir arabadır. O bu vasıtaya Nemrud gibi kurulur, bununla övünür, gururlanır, kibirlenir, bir değer kazanacağını sanır. O otomobil statüsü çılgınıdır.

O giyim kuşam konusunda statü hastasıdır. Sırf markası için markalı giyim eşyasına on kat fiyat öder ve elbisesiyle, paltosuyla, gömleğiyle, ayakkabısı ile övünür, böbürlenir, cafcaflanır. En büyük üzüntüsü, lüks marka etiketlerini görünür bir yerine, mesela yakasına diktirememesidir.

 

O, yeme içme konusunda fanatik bir statüko hastasıdır. Gurma geçinir ama aslında o pisboğaz bir türedi ve görmemiştir. Yemekleri çok lezzetli, fiyatları ucuz mütevazı bir mekanda yerse zehirlenir, hattâ kahrından ve utancından geberebilir. 

Kolundaki saat yüz bin liraya alınmıştır. Zamanı ölçme aleti değil, statüko… Bin liraya markalı harika güzel saatler var. O bunlara tenezzül etmez. İlle de statülü cafcaflı bir şey olacak.

Mobilyaları, banyo dairesi, mutfağı hep statüdür, lükstür, israftır.

 

Lüks dairesinin bazı yerleri Afrika veya Brezilya graniti ile kaplıdır. Sanki Türkiye’de taş yokmuş gibi, onlara çuvalla para vermiştir.

Bizim statü hastasının cep telefonu birkaç bin liradır ama cebindeki kalemi birkaç liralık berbat bir şeydir. Kalem bir medeniyet vasıtası olduğu için ona pek aklı ermez. Cebindeki defteri nasıldır?.. Bay Statüko’nun cebinde defter yoktur!.. 

Beş yıldızlı lüks otelleri beğenmez, yedi yıldızlısını arar. 

 

Onun VIP kapılarından geçişini, VIP salonlarında mağrurane oturuşunu bir görmelisiniz.

İsmini vermedim, kimdir bu adam veya kadın?... Mister Statuquo, Miss Statuquo…

Şu seksen milyonluk ülkede bu misterlerden ve madamlardan kaç adet var acaba? Rakamını bilmem ama sayıları hiç de az değildir. 

İmkansızdır demeyeyim ama tedavileri pek zordur.

 ***

 

(İkinci yazı)

RAYLARIN üzerinden uçar gibi giden lüks trenler… Lüks uçaklar… Lüks otomobiller… Lüks meskenler… Lüks yazlıklar… Lüks oteller… Lüks restoranlar… Lüks hava alanları… Lüks AVM’ler… Lüks lüks lüks…

Sayısız lüksler sergiliyoruz ama yanında yeterli miktarda bilgi, kültür, sanat, medeniyet, bilgelik, insanlık, ahlak, fazilet, iffet, doğruluk ve dürüstlük yok. 

Bu ikinciler olsa zaten bu kadar lüks olmazdı.

 

Bilgelik, ahlak, fazilet, vicdan lüksü frenler. 

Mercedes’i üreten Almanya’da bizdeki kadar lüks Mercedes yokmuş.

Japonya bizim kadar lüks değilmiş.

Lüks hastalığının sonu iyi olmaz.

Lüks israfa yol açar, israf toplumları batırır.

 

Erdemli insanlar, lüksü sevmezler, orta bir hayat sürerler.

Lüksü, israfı, saçıp savurmayı teşvik eden bir medya kötü bir medyadır.

Lüks hastaları erdemli vatandaşlar değildir.

Lüksün ve lükslerin kurbanı olmayalım.

 

Şuurlu ve vicdanlı Müslümanlara hitap ediyorum: İsraftan ve lüksten uzak duralım, İslam’ın kanaat emrine uyalım.

İşler o kadar çığırından çıktı ki, lüks umre seyahatleri yapan sözde sofular görüyoruz.

Kanaat (Allahın yardımıyla) mü’mini Cennete götürür, lüks ve israf fâsığı Cehenneme sürükler.