İstanbul’un Başına Gelen Bazı Felâketler
Birinci felaket: Şehrin coğrafyası ve topografyası dört (bilemediniz beş) milyon nüfustan fazlasını kaldıramayacakken nüfusun 30 milyona dayanması; şehrin (rantçıların menfaatine) şişirilmesi, devleştirilmesi, huzur içinde yaşanamayan bir megapol haline getirilmesi.
2. Dengeli ve yaşanabilir olması için büyük bir şehrin üçte birinin park, bahçe, koru, havuz, yapay göl, nefes alma yeri, piknik mesire mekanı olması gerekirken; İstanbul’un her yerinin iğrenç ve çirkin şekilde vahşice betonlaştırılması.
3. Tarihte iki büyük imparatorluğun ve dünya nizamının başkenti olan şehrin kültür ve sanat bakımından vandalca cahilce tahrip edilmesi, dünyanın en büyük köyü ve mezrası haline dönüştürülmesi.
4. Şehrin (vicdansız) rantçılara peşkeş çekilmesi.
5. Merhum Adnan Menderes zamanında ve daha sonra, sur içinde, eski İstanbul’un diğer kısımlarında beyinsizce geniş yollar açılması, sahillerin doldurulup yol yapılması, bu suretle tarihî dokunun tahrip edilmesi.
6. Sur içi İstanbul’un bir müze şehir olarak korunması gerekirken, cahilce yamyamca sorumsuzca (sözde) imar, aslında berbat edilmesi.
7. Dünyanın en güzel harika mekanlarından biri olan Boğaz’daki Kuruçeşme’ye (bir ara) dev bir açık kömür deposu yapılması.
8. Şehrin en güzel semtlerine pis fabrikalar, atölyeler, dökülen iş yerleri yapılması.
9. Eski konakların, eski evlerin, eski binaların hiç olmazsa yarısının restore edilip korunmaması.
10. Şehri azmanlaştıran dev göçün frenlenmemesi, durdurulmaması, oy toplamak için aksine teşvik edilmesi.
11. İstanbul kültürünün, ahlakının, görgüsünün, nezaketinin, kibarlığının, insanlığının yaşatılmaması.
12. İstanbulu İstanbul yapan temel ve zarurî değerlerin korunmaması.
13. Vesayetçi egemen azınlık rejiminin şehri tahrip etmesi, halkının bir kısmını (yüzde kaçını?) homongoloslaştırması, yabancılaştırması.
14. Yeni nesillerin, atalarının mezar taşlarındaki Türkçe kitabeleri okuyamayacak derecede câhil bırakılması.
15. Şehrin her tarafı denizle çevrili olduğu halde denizden ulaşımın ihmal edilmesi.
16. Şehir planlarında park, dinlenme alanı, yeşillik, mesire yeri olarak gösterilen yerlerin, gözü doymaz (toprak doyursun) rantçılara, eşkıyaya peşkeş çekilmesi.
17. Bir ara deniz kumuyla çürük çarık çirkin binalar yapılması.
18. Dev şehrin binalarının yüzde sekseninin çürük olması. (Büyük bir zelzelede büyük sayıda insan öleceğini uzmanlar beyan ediyor.)
19. İstanbul’un geleneksel millî ve islamî sanatlarının ve zanaatlerinin korunmaması, yaşatılmaması, ihmal edilmesi ve silinmesi.
20. Yeni yapılan binlerce camiin mimarlık açısından çirkin binalar olması.
22. İnsanın içine kasavet veren ucube okul, resmî daire binaları yapılması.
23. Rantçı eşkıyanın Haydarpaşa garı, Sirkeci garı, banliyö tren hatlarına, tren istasyonlarına bile göz dikmesi.
24. Sur içindeki on bine yakın pınarın ve kuyunun kurutulması.
25. Şehrin her konuda genel ve amansız bir yağmaya uğraması.
26. Saymakla bitmez çirkinlikler meşheri haline getirilmesi.
27. Yerine beton bina dikmek için, koruma altına alınan tarihî binaların kundaklanıp yakılması.
28. (Şimdi hiç yok, eskidendi…) Rüşvet rüşvetrüşvet… Kaçak inşaat kaçak inşaat… Alavere dalavere inşaat payını ve kat sayısını yükseltme… Dolap dolapdolap… Haram haramharam…
29. Şehrin içindeki Hamidiye suyu dağıtım sisteminin yok edilmesi.
30. Ticaret ve iş hayatındaki fütüvvet ahlakının, ahilik zihniyet ve kültürünün berhava edilmesi.
31. Görgüsüzlüğe, eşkıyaya, yiyiciliğe, mafyalara, her türlü faziletsizliğe ve ahlaksızlığa (bir ara) prim verilmiş olması.
32. Çamlıca’nın şu haline bakınız…
33. Şehir zehir soluyor…
34. Yaz aylarında bazı sahillerdeki mangallı isli paslı dumanlı piknik rezaletleri…
35. Her yer deniz ama sandal sefası yok.
36. Ezanlara ve kulaklara eza veren yüksek madenî sesli hoparlörler yüzünden (nâdir istisnalar dışında) İstanbul ezanı bile kalmadı.
37. Açıklık saçıklık bir fecaat, sözde tesettürlü bazı rüküşlerin hali süper fecaat.
38. Uyuşturucu okullara kadar girdi.
39. Fuhuş fuhuşfuhuş… Azgınlığın bini bir paraya…
**
İstanbul kurtarılabilir mi, kurtarılabilecekse nasıl kurtarılabilir?..İnşaallah başka bir yazımda o konuyu işleyeceğim.
İstanbulu düşünelim… İstanbula ağlayalım… İstanbul için öfkelenelim… İstanbul için hüzünlenelim… İlmin, irfanın, yüksek kültürün, kendi medeniyetimizin, bilgeliğin, mimarlığın, şehirciliğin, ahlakın, faziletin, vicdanın, vatanseverliğin ışığında ve rehberliğinde İstanbul’u kurtarma planları ve projeleri üretelim.
Bizim başka bir İstanbulumuz yok.