Dünleri ile bugünleri!
Tamam, takıntılı bir adamız!
Tabir caizse “tutarlılık” takıntımız var.
Ardından gideceğimiz insanda illa ki tutarlılık arıyoruz.
Dünleri ile bugünleri birbirini tutmayanların ardından gitmek bize göre değil.
“Parlak” sözler ve de “ucu bucağı olmayan vaatler” bizi “kandırmaya” yetmiyor.
Referanduma giderken de yine “tutarlılık” diyoruz.
Kimi dostlarımız bizim bu hassasiyetimizi anlamakta güçlük çekiyorlar ve bizi “yan çizmekle” suçluyorlar.
Oysa asıl “yan çizenler, yollarını ayıranlar” kendileri!
Hatta sadece “yollarını ayırmakla” kalmayıp sırtlarındaki “Milli Görüş gömleğini” bile çıkarıp atanlar onlar!
Bizimle “yollarını ayıranlar” kendileri ama şimdi bizi “ayrı durmakla” suçluyorlar.
Evet, “takıntılı” bir adamız.
Hep “tutarlı olma” gibi takıntımız var.
Dün farklı bugün farklı konuşanlara “güven duymakta” zorluk çekiyoruz.
Çünkü yarın nasıl konuşacaklarından emin değiliz.
Dün söyledikleri ile bugün söylediklerinin “taban tabana zıt” olması unutkanlıktan olabilir mi?
Muhtemelen!
Dün aşka gelip bir şeyler söylüyorlar bugün ise şartlar gereği tam tersini dile getiriyorlar.
Milli Eğitim politikalarına bakıyoruz.
Dünü başka bugünü başka!
Dış politikalarına bakıyoruz.
Bir gün öyle bir gün böyle!
Sağlık politikalarına bakıyoruz.
Dün yaptıkları güzel işlerin sonradan “tam tersini” yapıp ve sil baştan diyerek işi tekrar eski sahibine emanet ediyorlar.
Ama emaneti uzun süre kendisinde tutarlar mı bilemiyoruz!
Bütün bu tutarsızlıkları sergiledikten sonra bir de karşımıza geçip, “Bize güvenin” diyorlar.
Arkadaş size nasıl güvenelim?
Daha dostunu düşmanını tanımakta güçlük çeken ve hâlâ “Türkiye Batı’dan kopacak falan değil” diye konuşan bir kadroya nasıl güven duyulabilir?
Sizin yolunuz ile bizim yolumuz arasında öylesine büyük farklılıklar var ki!
Şunu hiç unutmayın “yan çizen, yol ayıran” biz değiliz. Bu işi yapan sizsiniz ve bu nedenle “yakınmaya” hiç hakkınız yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.