Köprüler ve 28 Şubat kahramanları
Geçen hafta İstanbul Boğazı’ndaki 1. ve 2. köprülerin çift taraflı gişeye geçeceğini yazdım. Ek olarak ise Körfezi dolaşan büyük araçların da zorunlu olarak Osman Gazi Köprüsüne yönlendirileceğini söyledim.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Ahmet Arslan bu yazımın doğru olmadığını açıkladı. Eski boğaz köprülerine çift gişe konmayacağını ve Osman Gazi Köprüsü için Körfez geçişinin yasaklanmayacağını söyledi.
Şimdilik bundan daha güzel ne haber olabilir ki.
Tüm okuyucularımı şahit olmaya davet ediyorum. Hatta herkes şahit olsun: Eski boğaz köprüleri çift taraflı ücretlendirilmeyecek. Ve Körfezi dolaşan büyük araçlara yasak gelmeyecek.
Keşke aynı duyarlılık son 2 yılda boğaz köprülerinin geçiş ücretinin 3,50 liradan 7,0 liraya yükseltilmesinde de gösterilseydi. Bunu bilmem kaç kezdir tekrarlıyorum ama...
***
Gazetede olmadığım 3 günlük sürede nedense aklıma 28 Şubat sürecinin demokrasi-insan hakları savunucu kişiler geldi. O günlerde haksızlıklar karşısında cesaretle yüreğimi serinleten seslere o kadar ihtiyacım vardı ki. Ve bugün çok sesi çıkan ama o günlerde hiç sesi çıkmayanları hatırladım.
Hiç unutmadığım bir yazıdır: Gülay Göktürk “pısırık bir kamyon şoförünü düşünün. Gücü eline aldığında ne kural dinler, ne kurallara uyar” diye yazmıştı. 28 Şubatçıları kişiliksiz, pısırık ama kamu fırsatını ele geçirince nasıl bir hale dönmüş kişiler olduklarını yazmıştı.
Yeni Şafak’ta Ali Bayramoğlu yol göstericimizdi adeta. Özgürlüğün felsefesini yeniden öğretiyordu hepimize. Özgürlüğün ne kadar vazgeçilmez ve değerli olduğunu anlıyorduk sayesinde.
O günlerde her akşam Kanal 7’de Ahmet Hakan’ı izlemek için adeta işlerimi erken bitirirdim.
Bugün ismini sayamadığım onca demokrasi ve özgürlük sınavını çok başarılı şekilde vermiş isimleri düşünüyorum. Sahi onlar nerede?
Bugün çok sesi çıkanların, ülkenin zor günlerinde hiç seslerinin çıkmamış olması bir tesadüf eserimidir? İnanın ben de merak ediyorum.
Ziraat Bankası Başarısı
Geçen hafta Ziraat Bankası 1 milyar 50 milyon dolar olan sendikasyon kredisini yeniledi. Yani, banka yeniden borçlandı. Veya borcunu yeniledi de diyebilirsiniz.
Geçen yıl libor+0,85 ve eurobor+0,75 olan faiz, bu sefer libor+1,45 ve eurobor+1,35 faizden oldu.
Dış politikada yaşadığımız süreci göz önüne aldığımızda bu borçlanma bence bir başarıdır. Herkesin düşman olarak ilan edilmesi... Veya bugün can dostlarımızın, yarın can düşmanlarımız olması da bir sorun oluşturuyor. Hatta inanın tersi de artık yetmiyor. Can düşmanımız dedikten sonra, can dostluğu da kurulmuyor. Rusya’da bunu yaşamadık mı? Domates bile satamıyoruz...
Dış politikanın elbette ülkeye bir ekonomik maliyeti veya faydası olacaktır. Fayda ve maliyetin oranını uyguladığımız dış politikanın şekli belirlemektedir.
Yine de kurumsal yönetim becerisi, ülke siyasetinin oluşturduğu riskleri bazen düşürebilmektedir. İşte buna son örnek olarak Ziraat Bankasını görüyorum.
Avrupa’dan para akıyor
Türkiye 2004-2016 arasında finansal kesim dış borçlarını 19 milyar 647 milyon dolardan 118 milyar 457 milyon dolara yükseltti. Aynı dönemde reel kesimin de dış borçları 27 milyar 526 milyon dolardan 99 milyar 30 milyon dolara yükseldi. İki kesimin dış borçlanması böylece 47 milyar dolardan 217 milyar dolara yükselmiş oldu.
Peki, nereden aldık bu dış borçları?
İngiltere 30,9 milyar dolar
Almanya 22,6 milyar dolar
ABD 20,0 milyar dolar
Hollanda 17,9 milyar dolar.
Yabancı ülkelere olan 202,6 milyar dolarlık uzun vadeli borcun 20,2 milyar doları o ülkelerin resmi kuruluşlarınca verilmiş. 147,8 milyar doları ise o ülkelerin özel kurumlarınca sağlanmış. 34,6 milyar dolar ise tahvil olarak o ülkelere satılmış.
Merkez Bankası verilerine göre 2016 sonundan Ocak 2017’ye olan dönemde de çoğu Avrupalı olan o ülkeler, Türkiye’ye para akıtmaya devam etmişler.
Sizce Türkiye’ye para akıtmaya devam eden Avrupalı ülkeler ne demek istiyor? Ben çözemedim...
Dolarları kim alıyor?
Nisan 2016’da ülkemizde yabancı para (YP) mevduatlarının toplamı 192 milyar 942 milyon dolar ile rekor kırmıştı. Mayıs ayında yaşan Hükümet değişimi ile dolar hareketlenmeye başladı ve 3,0 liranın üzerine çıktı. 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine gelindiğinde YP toplamı 187 milyar 476 milyon dolara düşmüştü. 15 Temmuz sonrası sadece 4 ayda ise YP mevduatları 170 milyar 431 milyon dolara gerilemişti.
Türk Halkı özellikle 15 Temmuz sonrası 15,5 milyar dolar satarak TL’yi de savunmasını bilmişti.
Bugün referandumda son haftaya giriyoruz. Bir de bakıyoruz ki, bu süreçte 15 Temmuz darbe girişiminde satılan dolarlar geri alınmış. 170 milyar dolara gerileyen YP mevduatları 31 Mart 2017 itibari ile 186 milyar doları geçmiş.
Niye dolar alıyorsunuz ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.