Depremmm
DEPREMMM… ZELLLZELE… Bu konuda alabileceğimiz tedbirler vardır. Deprem konusunda, devekuşu gibi başımızı kuma sokmayalım…Oturduğumuz bina sağlam mı?... İçinde bulunduğumuz bina yassıkadayıf gibi olursa kurtulmak ümidi kalmaz ama çökmeden hasar görür, yana yatarsa neler yapmamız gerekir?.. Binadan kendimizi dışarı atabilirsek nerede çadır kuracağız, nasıl barınacağız, nasıl su ve yiyecek bulacağız… Yaralılar nasıl tedavi edilecek?... Ölüleri gömecek yer var mı?... Yağmacılık nasıl önlenecek?... Bunları düşünmeli miyiz, yoksa huzurumuzu bozmamak için düşünmemeli miyiz?
***
ZAMANIN sırları şimdiye kadar çözülemedi. Âhir zamanda zaman çarkları daha hızlı dönüyor. Bence, İstanbul’daki zaman ile sakin ve huzurlu bir yayladaki zaman aynı hızla ilerlemiyor. Zaman bir bakıma ömür demek. Doğduğun tarih ile öleceğin tarih arasındaki zaman senin ömründür. İstersen değerini bil iyi kullan, istersen israf et.
***
Süleymaniye camii karşısındaki Beydağı lokantasına Kuveytli üç zengin hanım gelmiş. Swiss otelde kalıyorlarmış, şoförlü lüks Mercedesleri varmış. Lokantada kuru fasulye, pilav salata yemişler. Adam başına on lira… Giderken, yemekleri çok beğendiklerini söyleyip tebrik etmişler… Yirmi kişiye yemek yedirilmesi için 200 lira bırakmışlar… Bunu niçin anlatıyorum?.. İstanbul’a ve ülkemize İslam dünyasının zenginlerini çekmemiz gerekir. Onlar genellikle ahlaklı, faziletli ve kerim insanlardır. Onlara çok kibarca muamele etmemiz ve kendimizi sevdirmemiz gerekir. Yerliye 25 liraya yedirdiğimiz kebabı turiste 50 liraya satmak alçaklık ve ahlaksızlıktır. 250 dolarlık halıyı turiste bin dolara satmak da öyledir.
***
Türkiye’mizde, kanatları altında bütün mü’minleri gölgeleyen ortak bir Ümmet teşkilatı bulunmuş olsaydı; oraya çok dilekçeler, teklifler, projeler, planlar, istekler sunardım. Bunları üyesi/bağlısı olmadığım cemaatlere, tarikatlara, parçalara, gruplara, sektlere sunamıyorum.
***
İngiltere’de cumhuriyet yok, krallık var… Laiklik yok, din ve devlet birliği ve işbirliği var… Orada yazılı bir anayasa yok… Cumhuriyet yok, laiklik yok, anayasa yok ama demokrasinin, insan haklarının, adaletin, hürriyetin âlâsı var. Mösyö Kemalist anlat bana bu nasıl oluyor?
***
İstanbul’da kargalar, martılar, güvercinler, kumrular, serçeler kaldı. Tek tük papağan ve saksağan görülüyor. Öteki kuşlar nereye gitti? Eskiden Yıldız Parkında çeşit çeşit kuş yaşardı.
***
Mangallı piknik daveti yapan muhterem zata: Mangallı pikniklere katılmıyorum. Duman oluyor… Izgara kokuları… Etraftaki insanların rahatsız edilmesi… Mangalı üfleyenlerin mosmor kesilmeleri… Köftelerin başında yutkunarak bekleşenler… Harran gürran… Mangallı olmasaydı, önceden hazırlanmış soğuk yemeklerle yapılmış olsaydı, çay içilirken edebiyattan, sanattan, tarihten, faydalı konulardan bahs açılacak olsaydı pikniğe memnuniyetle seve seve katılırdım.
***
O kadına kesinlikle fahişe demem. Lakin kıyafetinin fahişe kıyafeti olmasına da hayret ederim.
***
Bir mürekkepli dolmakalemden, bir de tükenmezden oluşan bir kalem seti satın aldım. Bu kaçıncısı, evde yığınla var… Kaleme, kitaba, kağıda büyük sevgim ve alakam var. Kalemin haysiyetlisi kaliteli bir dolmakalemdir. Kalemsiz, deftersiz kimselere acıyorum.
***
O kadıncağız karşıdan karşıya geçerken, bir elinde çantası, bir elinde kulağına tuttuğu cep telefonu, yengeç gibi yampiri yampiri yürüyordu.
***
Türkiye’mizde ne kadar insan yaşıyor?.. Ne kadar kocabaş, ne kadar küçükbaş hayvan var? Tavuk, ördek, kaz, hindi sayısı ne kadar? Hayvanlar mı çoğunlukta, insanlar mı?
***
Yüzlerce domuz çiftliği var… Büyük miktarda yaban domuzu vurulup satılıyor… Eşek kesip satanlar da varmış… Bunca haram eti, eskiden turistlerin yediğini söylüyorlardı. Artık turist de yok. Peki bu domuzlar kimlere yediriliyor?
***
Katillere: Canavarca öldürdüğünüz kedilerin, köpeklerin cezasını zamanı gelince çekeceksiniz.
***
Bütün din okullarındaki müdürlerin, idarecilerin, öğretmenlerin, öğrencilerin (bir eksiksiz) tamamının vakit namazlarını okulun camiinde, okul imamının ardında cemaatle kılmaları gerekir. Bunu yapmayanlar, gerçek din okulu değildir, sahte okuldur.
***
Başkalarının gizli ayıp ve günahlarını araştıran, yatak odalarına, ofislere gizli kameralar ve mikrofonlar koyan, günah kasetleri hazırlayıp dağıtan kimseler rezil ve rüsvay olmaya mahkumdur.
***
O zatı sevmem. Paraya, mala, zenginliğe, bol gelire, ikbale, şöhrete, alkışa, dünyanın aldatıcı ve oyalayıcı fantezilere deliler gibi meftundur. Nefs-i emmaresinin azad kabul etmez kölesidir. Para onun dini imanıdır. Para için yemeyeceği halt yoktur.
***
İslam’ın târiflerinden (tanımlarından) biri de şudur: Allah katında tek hak, doğru, makbul din olan İslam, insanlara yararlarına ve zararlarına olan şeyleri bildirir… Akıllı, iyi, vasıflı Müslüman o kimsedir ki, yararına olan şeyleri yapar, zararına olan şeylerden uzak durur.
***
Günde bir saatini abdeste ve namaza ayıran mü’min, ticaretlerin en güzelini, en kârlısını, en yararlısını yapmış olur. Cenab-ı Hak, ihlasla dosdoğru namaz kılan kuluna, fazl ve keremiyle ebedî saadeti, Cennet nimetlerini ihsan edeceğini vaad buyurmuştur. Bundan büyük ticaret olur mu?
***
Cahil, bilgisiz, şaşırmış Müslümanları doğru bilgilerle uyarmayan, aydınlatmayan, onlara rehberlik yapmayan ehl-i dünya alimlerin büyük vebali vardır.
***
Mantık okumamış, mantıksız kalmış kimseler düşünebilir ama doğru dürüst düşünemez.
***
Sebepler üzerinde durmayıp, sebepleri araştırmayıp, hep neticeler üzerinde duranlar anlamaz kimselerdir.
***
Öğrendiği, bildiği iyi, doğru, güzel şeyleri hayata uygulayanların basiretleri açılır, onlara bilmedikleri öğretilir.
***
İstikbal İslam’ındır… Üçüncü dünya savaşından sonra… Nükleer, kimyevî, biyolojik silahlarla büyük kıyımlardan sonra… Dünya alt üst ve hercümerç olduktan sonra… Yer yerinden oynadıktan sonra… Taş üzerinde taş kalmadıktan sonra… Ey gafil adam, sen dünya yıkılırken, bir kenarda nargileni tokurdatarak seyr edeceğini mi sanıyorsun?