Mekke’deki kavganın düşündürdükleri
Mekke-i Mükerreme’de umre yapan Türkiyeli iki grup arasında sopalı kavga çıkması, yaralananlar olması açık ve gizli bilcümle din düşmanlarını sevindirmiş, tamtamlar çalmalarına, zil takıp oynamalarına, kına yakmalarına sebep olmuştur.
***
Bu haber samimî Müslümanları üzmüş derinden yaralamıştır.
***
İki grup arasında ihtilaf ve tartışma olabilir ama bunun Kutsal Şehirde kavga etmeye, kan akıtmaya, kafirlerin sevinmesine âlet edilmemesi gerekir.
***
Eskiden olduğu gibi bir Meşihat makamı (Şeyhülislamlık) ve onun Meclis-i Meşayih’i olsaydı, bu mesele oraya intikal ettirilir ve müfettişler vazifelendirilir, araştırma yapılabilirdi ama maalesef ne Şeyhülislamlık var, ne de Meclis-i Meşayih.
***
Türkiye Müslümanların, bir gün bile geçirmeden, an kaybetmeden Ümmet birliğini ve teşkilatını kurma çalışmalarına ve hizmetlerine başlaması gerekir.
***
Ümmet birliğini kurmak seçkin ve bilen Müslümanlara farzdır.
***
Böyle bir farzı terk ve tâtil etmek büyük bir günah ve suçtur, vebali büyüktür. zzzzz
İttihad-ı İslam, Ümmet Birliği, İman kardeşliği çalışmalarını öncelikle kimler başlatmalıdır?.. Hiç şüphe yok ki, bu iş öncelikle icazetli ulemanın ve fukahanın, icazetli gerçek şeyhlerin, ziyalı Müslümanların işi ve vazifesidir.
***
Eskiden bu iş, bu hizmet yapılabilir miydi?.. Yapılabilirdi ama çok büyük engeller ve zorluklar vardı. Küfür sistemi Müslümanları eziyordu, ağır baskılar vardı. Müslümanlar birleşsin, Ümmet teşkilatı kurulsun diyenler Türk Ceza Kanununun 163’üncü maddesi mucibince tutuklanır, ağır ceza mahkemesine verilir, ağır hapis cezasına çarptırılırdı. Bugün çok şükür baskılar kaldırılmıştır. Hürriyet olmasına rağmen Ümmet birliği için çalışmayanlar artık büyük vebal altındadır. Sorumludur.
***
Cumhuriyetin ilk yıllarında İslam medreselerinin kapatılmış olması büyük bir felaket olmuştur. Bunlar mutlaka açılmalıdır.
***
Laik, Kemalist, çağdaş sistemin genel müdürlük seviyesinde bağımlı bir kurumu olan Diyanet medreseleri idare edemez.
***
Yine, haksız yere kapatılmış olan tasavvuf ve tarikat tekkeleri de açılmalıdır.
***
Medreseler ve tekkeler Ehl-i Sünnet ve Cemaat mensubu âlim, fazıl, ahlaklı, dirayetli, firasetli, hikmet sahibi kişilerden oluşan bir kurulun idaresine verilmelidir.
***
Bu kurul üyeleri cemaatçi, tarikatçi, grupçu, hizipçi, fırkacı, parçacı; holigan, militan, fanatik, din sömürücüsü olmamalıdır.
***
Türkiye’de, İngiltere’de olduğundan fazla din, inanç, dinine göre bir hayat sürme hakkı ve hürriyeti olmalıdır ama kesinlikle din sömürüsüne fırsat ve izin verilmemelidir.
***
Bazı dinî cemaatlerin, tarikatların, grupların milyarlarca dolar toplayıp bankalaşmaları, holdingleşmeleri, ticaret yapmaları mutlaka önlenmeli ve kösteklenmelidir.
***
İcazeti olmayanların alimlik ve şeyhlik taslamaları, etraflarına adam toplamaları, Müslüman halkı soymaları önlenmelidir.
***
Devlet dine hizmet edebilir ama dini siyasete, kendisine alet edemez.
***
Din devletin kontrolünde olmamalıdır, devlet dinin ve ahlakın kontrolünde olmalıdır.
***
Osmanlı devletinde olduğu gibi itikat ve fıkıhta Ehl-i Sünnet ve Cemaat esas alınmalıdır.
***
Nafile bir ibadet olan umrenin turistik ve ihtişamlı bir seyahate dönüştürülmesine, moda ve statü haline getirilmesine imkan ve fırsat verilmemelidir.
***
Bütün dinî cemaatler, vakıflar, dernekler, kuruluşlar; parayla, malla, zenginlikle ilgili konularda çok sıkı denetim altında olmalıdır.
***
Ümmet çapında bir Fetva Heyeti kurulmalıdır.
***
Dinî ihtilafları ve nizaları halledecek bir Yüksek Şeriat Mahkemesi kurulmalıdır.
***
Yedi üyeden oluşacak bu mahkemenin üyeleri fetva ve kaza ehliyetine sahip çok faziletli kimseler olmalıdır.
***
Müslümanların birleşmesi, İttihad-ı İslam, Ümmet birliğinin kurulması, Ümmetin başına ehliyetli ve liyakatli bir İmam’ın getirilmesi, mü’minlerin bu zata biat ve itaat etmesi din sömürücülerinin işine gelmez.
***
Türkiye Müslümanları birleşemez, tek bir Ümmet olamaz ve Kur’an Sünnet Şeriat Ahlak ve Hikmet dairesi içinde toplanamazsa, maalesef akıbetlerinin Suriye Müslümanlarınınki gibi olmasından çok korkulur.