Kafanız sakinse okuyun
Yıl 1985.
Devlet merkezi bütçeye 4 milyon 514 bin lira gelir topluyor. Devletin topladığı gelir, ülke ekonomisinin sadece %9,6’sı. Kısaca çok az vergi ödüyormuşuz.
Devlet topladığı 4,5 milyon liralık gelire karşılık, 1 milyon 30 bin liralık yol-su-elektrik gibi kamu yatırımı gerçekleştiriyor. Kamu yatırımlarının bütçeye oranı tam %22,8.
Vatandaş açısından olaya bakalım: 80’lerde 100 liralık gelirin 9,6 lirasını devlet alıyor. Devlet ise aldığı paranın yüzde 22,8’ini yol-su-elektrik olarak geri vatandaşın hizmetine sunuyor.
Yıl 1990.
Devletin topladığı gelirlerin oranı 0,9 puan artarak %10,5’e çıkıyor. Kamu yatırım oranı ise %12,3’e düşüyor.
1985-91 arası rahmetli Turgut Özal döneminde devletin topladığı gelirler yüzde 10,15 ortalamada kalıyor. Yine aynı dönemde devletin topladığı gelirlerinin yüzde 17,1’ini yol-su-elektrik gibi alt yapı yatırımlarına harcadığını görüyoruz.
***
2003-2014 yıllarına bakıyoruz. Devlet ortalama olarak ekonominin yüzde 22,6’sını kendisine alıyor. 80’li yıllara göre devletin ekonomideki payı iki kattan fazla büyümüş. Artık her 100 liralık paranın 10,1 lirası yerine 22,6 lirasını devlete ödemişiz.
2003-2014 yılları arasında devlet ne yapmış? Yani topladığı parayı iki kattan fazla artıran devlet bu parayı nerede harcamış? Yatırımlarda mı, yoksa başka alanlarda mı? İşte bu dönemdeki kamu yatırım oranına bakıyoruz. Son 12 yılda kamu yatırım oranı (bütçe gelirlerine) tam yüzde 8,6 oranında gerçekleşmiş.
80’li yıllarda 10 lira alıp, bunun yüzde 17,1’ini kamu yatırımına çeviren devlet gitmiş, yerine 22,5 lira alıp, bunun da yüzde 8,6’sını yatırıma döndüren devlet gelmiş. Tabii ki bu oranlar merkezi bütçe üzerine...
***
Olaya bir de konsolide genel kamu gözü ile bakalım.
Yani kamu yatırımına belediyeleri ekleyelim, KİT’leri ekleyelim, İller Bankasını ekleyelim ve sonuca bakalım.
2001 yılında büyük ekonomik kriz ortamında toplam kamu yatırımı 11 milyar 300 milyon lira oluyor. Bu yatırımın genel devlet gelirlerine oranı %15,2...
2014 yılında devlet, bütün bu kuruluşları vasıtası ile yatırımlarını 85 milyar 355 milyon liraya yükseltiyor. Ama aynı dönemde topladığı gelirini de 74,3 milyar liradan 691 milyar liraya artırıyor. Ve bu paradan yaptığı yatırımların kamu gelirine oranı yüzde 12,3’e geriliyor.
2001-2002 yıllarında tüm kamu yatırımının kamu gelirlerine oranı sırası ile yüzde 15,2 ve yüzde 16,0 oranında iken, 2013-2014 yıllarında bu oran yüzde 12,5 ve 12,3 seviyesinde gerçekleşiyor.
Hatırlarsanız çok sık kullandığım bir oran vardır (genel devlet dengesi). Devlet, 2000’lerin başında GSYH’nın yüzde 31,0 oranını kendine alıyordu. Bu oran ekonomideki büyümeden çok daha hızlı arttı ve 2015 yılında yüzde 41,0’e çıktı. Kısaca devlet ekonomideki ağırlığını 10 puan daha artırdı.
İşte burada şimdi bu gelir artışının nerede kullanıldığını sorguluyoruz. Hem merkezi bütçe, hem de konsolide genel devlet olarak ne yapmışız, ona bakıyoruz. Bu nedenle rakamlar çok fazla ve karışık...Umarım fazla yormadan anlatabilirim.
***
Şimdi bir de devlet yatırımlarının detayına bakalım. Yani devlet parayı inşaata mı gömmüş, yoksa diğer alanlara da ayırmış mı?
Yıl 1998.
Devletin kamu yatırımlarının GSYH’ya oranı yüzde 4,6. 2014 yılında bu oran yüzde 4,2 oluyor. Aslında 2000’li yılların başında kamu yatırım oranı yüzde 4,0 ve üzerinde gerçekleşiyor. Oysa 2003’den sonra bu oran yüzde 2,9’a kadar geriliyor (2004). Tekrar yüzde 4,0 üzerinde kamu yatırımını görmek için 2013 yılına kadar beklememiz gerekmiş.
İyi ama devlet nereye harcamış?
1998 ve takip eden 5 yılda devletin makine-teçhizat yatırım oranı yüzde 1,1 ila 1,4 arasında değişiyor. Sonra mı? 2003’den itibaren devletin makine-teçhizat yatırım oranı bir daha yüzde 1,0 oranına ulaşamıyor. Ama devletin inşaat yatırımı hiç azalmıyor... İnşaat yatırımında devlet tüm gücünü kullanıyor ve hiç taviz vermiyor.
***
Şimdi olayı sonuca bağlayalım.
Aslında büyük reformlardan falan bahsetmeye hiç gerek yok. Dış ticaret ve cari açık için kur-faiz politikası gayet yeterli olacaktır.
Peki ya ekonomik kalkınma için? İşte bunun için de Ankara’nın zayıflaması gerekiyor. Bu kadar basit.
Devlet, özellikle üretim sistemi üzerindeki maliyetini azaltmak zorundadır.Savurgan harcamalarını bir an önce kısmak zorundadır. Ve de özel sektör yatırımlarının altyapısını güçlendirici kamu yatırımlarını artırmak zorundadır.
Tarlada 10 kuruş, markette 10 lira diyorsanız, artık taşıma maliyeti üzerinden ödenen vergileri ve paraları iyice hesap etmek zorundasınız. Akaryakıt vergisi, köprü ücreti, otoban ücreti....
Hani, raylı taşıma düzeni ve yatırımları nerede?
Tabii ki iki gündür bahsettiğim bir de kadro ve liyakat meselesi var. Milletin gerçek sorunlarını uzun vadeli hesaplayıp, çözecek kadroların oluşması halinde bu iş bitmiştir diyebiliriz.
(Not: Bütün veriler Kalkınma Bakanlığı’nın sitesinden alınmıştır)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.